Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 1 Nisan 2013

Türkiye

Çok uzun yıllar çapsız adamlar tarafından yönetildik. İsim isim gidecek değilim. Bu bir tercihti! Kendi halkının içinden durmadan DÜŞMAN çıkaran CUMHURİYET, dışarıdan yapılan görünmeyen müdahalelerle devamlı yeteneksiz, sığ ve vizyonu olmayan insanları alıp yönetime getirdi! Elbette istisnalar vardı!
Ama bunlar ya kurşunla, ya zehirle ya da komplolarla kadro dışı kaldı. Çünkü Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bize biçilen ROL buydu! Bölgeye, dine ve tarihine sırtını dönmüş bir TÜRKİYE...
Kim yaptı bunu?
Biz mi!
Elbette hayır!
Dünyada kimin sözü geçerse, çıkarı gereği sizi şekillendirir!
Dönün geriye...
Boşnaklar, yani Avrupa'nın göbeğinde oturan Müslümanlar II. MAHMUD'a redingot giydi diye "GAVUR PADİŞAH" yakıştırması yaptı! Oysa Osmanlı ciddi bir şekilde BATI'ya kaymıştı! Devletin bütün kurumları Avrupa modellerine göre yapılanıyordu. Ordu, maliye, adalet hatta sosyal yaşam... Avrupalı olmak bir ayrıcalık haline gelmişti. Bu bir politikaydı. Osmanlı aslında rejimini değiştiriyordu. O zamanki AKIL, devletin ayakta kalabilmesi için bu değişikliği şart kabul ediyordu. Batı'ya gittikçe düşmanımız olan Avrupa'nın bizi kendi halimize bırakacağını sanıyorduk! Adamlar memleketin altına dinamit koyarken biz "yapmayın, etmeyin bakın size benzedik" diyerek onlara koşuyorduk!
Oysa biz "BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN" büyüktük!
Ama günün şartları bunları görmemizi engelliyordu!
Iskaladık.
Cumhuriyet de Batı'ya koşuşun son hamlesidir! Son depardır!
Peki bunu da halk mı istedi?
Cevap yine elbette
"HAYIR!"
Devrimler, atılımlar, savaşlar, rejim değişiklikleri hep halka sormadan yapılırdı. Devlet, sadece halkı ikna için gerekli yolları açardı!
Bunlar da bölgedeki büyük politikanın gerekleri aynı zamanda sonuçlarıydı!
Osmanlı'ya dönüp baktığınızda neredeyse 200 yıldır anlamsız bir şekilde Avrupa'ya gittiğimizi görürsünüz. Çünkü Osmanlı, Avrupa'nın karşısına bir DENGE koyamadığı, masaya güçlü oturamadığı için patinaj yaptı! İngilizler'i dengeleyecek bir unsur aramak yerine hep onlara "HOŞ" görünmeye çalıştık! Onların emirlerini eksiksiz yerine getirirken, hem çok zaman hem de kendimize olan güveni kaybettik!
Etrafımıza örülen politik çitler bizi başka bir yöne itti!
Mesela Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye demokrasi yoluna girerken, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya komünist oluyordu! Bu dengelerin bir sonucuydu!
Savaşın kahrını çekmiş olan Polonya 1939'da sahip olduğu toprakları Almanlar'dan geri alıyor, ancak daha çoğunu Ruslar'a kaptırıyordu! Komünizmle ilgisi yokken bir anda bu dalgaya kendini kaptırıyordu! Bu Avrupa'nın, Amerika ve Rusya (SSCB) arasındaki dengede kapana sıkışması anlamına geliyordu.
Haliyle gecikmeden tepki verildi! Tıpkı biz de olduğu gibi öğrenciler, aydınlar, profesörler hatta kilise, özgürlük ve eşitlik adına ayağa kalktı! Ülke, komünizmle girdiği yolda gidemiyordu!
Derken 1978'de Polonyalı Karol Vojtyla Papa seçildi! Yani Papa II.
Jean Paul oldu!
Bundan bir yıl sonra PAPA ülkesini ziyaret etti! Bu ziyaretten sonra Polonya iyice karıştı. Olaylar arttı! Avrupa, Ruslar'ın içlerine kadar girmesinden rahatsızdı! Amerika'nın Ruslar'a perde arkasından destek verdiği de aşikardı!
Ruslar'ı frenlemek için PAPA meydana çıkmıştı! Dengenin Avrupa lehine dönmesi için elini taşın altına sokmuştu! Anlayacağınz PAPA hem ABD hem SSCB (Rusya) ile savaşıyordu!
Ama o sırada iki süper güç, bir TÜRK'ü yani Mehmet Ali Ağca'yı bularak PAPA'ya ilk uyarıyı Vatikan'da veriyordu!
Ağca'nın sıktığı kurşunlar, Avrupa başkentlerine "Türkiye'yi de size bırakmayacağız" mesajı olarak gidiyordu!
Avrupa'nın Türkiye'deki etkisi Amerikan ve Rus yönetimlerini çok rahatsız ediyordu!
Özellikle Amerika, yıllardır Ankara'nın göbeğinde oturmasına rağmen Avrupa etkisini frenleyemiyordu!
Bizim gizli devletimiz de nedense bu kavgayı anlamayan ve sadece izleyen insanları alıp Ankara'ya götürüyordu!
Dengeyi bilmediğimiz için de neden-sonuç ilişkisini bir türlü sağlıklı bir şekilde yapamıyorduk!
PKK da, Öcalan da son tahlilde bu güçlerin bizi istedikleri kulvara çekmek için kullandıkları enstrümandı!
Ama biz vurmayı ve yok etmeyi tercih ettiğimiz için sorunu kangren haline getirmeyi başarı sayıyorduk!
Maalesef askerlerimizin birçoğu öldürülen PKK'lı sayısı üzerinden kariyer yapıyordu!
Elbette devlete isyan eden en keskin cezayı bulacaktı! Ama bunu birkaç akıllı adamla yapmak varken biz koca orduyu üçbeş baldırı çıplağın karşısına dikiyorduk!
Neyse, yıllarca yapılan hatalardan dönüldü!
Büyük olduğumuzun farkına varıldı!
Bölgede oyun kurulacaksa Türkiye'nin onayı şarttı!
Bunun farkına varıldı!
Bunlar az şey değildi!
İçeride gazetecisinden politikacısına, işadamından profesörüne kadar satılmış birçok adam varken bu dönüşümü yapmak hiç kolay değildi!
Ama oldu!
Şimdi ne diyorlar?
İdeolojimiz değişiyormuş!
Kardeşim sahip çıktığın zaten senin değil!
Bunu görmek için alim olmak gerekmez!
Batmamak için sarıldığımız o ip 150 yıldır bize diz çöktürdü!
İçerideki yabancıların sesi o kadar gür çıkıyor ki doğruyu söyleseniz de duyurma şansınız yok!
Eyalet sistemi geliyormuş!
Yıllarca Kürt'e "Kürt" demeyi yasakladık!
Hadi içerideki Kürtler'e bunu dayakla, sopayla anlattık! Peki Kuzey Irak sana doğru hızla kayıyor! Hem de içeridekiler gibi yoksul falan da değil! Adamın petrolü var, gazı var!
Bunu nasıl kucaklayacaksın?
"Siz dağ Türküsünüz!" demek yetecekse buyurun!
Ama AKIL "Öcalan'la anlaşıp bölgedeki bütün Kürtler'i Ankara'ya bağlayın" diyor!
Kürtler gözlerini İstanbul'a dikmiş beklerken, içeriden beklenmedik sesler çıkması çok garip!
Pardon! garip falan değil!
Herkes görevini yapıyor!
Hiçbir ülke bir diğerini kardeş ya da dost görmez! Göremez! Çünkü akla aykırı! Aslolan ÇIKARDIR!
Devlerin çarpışması tarihi bir fırsatı gelip Ankara'ya sundu!
Bunu iyi değerlendirirsek bir süre sonra biz DEV oluruz!
Yok "hayır" dersek onların çizdiği kader neyse onu yaşarız!
Osmanlı, İngiltere'ye karşı bir denge bulamadığı için gitti! Oysa şimdi Türkiye'den başka seçeneği olmayan bir OBAMA var!
Tarih herkese bu kadar adaletli olmaz!
Kürtler üzerinden tarihimizle buluşmak üzereyiz!
Söylenmeyen, asıl korkunun adı BÜYÜK TÜRKİYE...
Haksız da değiller!