Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 18 Şubat 2013

Sürpriz

Dünyanın her noktasında TÜRKLER'i hedefe koyan ASALA bir gün canı sıkılıp "Ben artık yokum! Tabelayı indiriyorum.
Kimse de hedefimde değil"
diyerek silahlı hareketi bitirdi! Bu emri kimin, neden verdiğini hiç anlamadık! Ama kısa bir süre sonra adını daha önce duymadığımız PKK'yla tanışınca şaşırdık! 13 Eylül 1980 sabahı gibiydi! Terör görevini yapıp kenara çekilince sokaklara HUZUR geliyordu!
ASALA da PKK ile nöbet değişimindeydi demek!
PKK, kısa zamanda kendi insanını bile vurmaktan çekinmeyen bir örgüt haline geldi. Türk askeri ve polisi zaten hedefteydi! Vurarak güç ve taraftar topluyordu! Ankara ise izlemekle yetiniyordu. Örgütün ARKASINDAKİ güçlere kafa yoran olmadığı için de 30 yılda canavar yaratılıyordu...
Eline silahı alan düşman bellendiği için, örgütün arkasındaki para desteğine, siyasi aklına hiç yoğunlaşılmadı! Dağa çıkanlar ortadan kaldırılırsa işin çözüleceği düşünüldü! Oysa biri gidip, diğeri geliyordu! Yapılması gereken, terörü besleyen aklın kıvrımlarına girip örgütü elinden almaktı!
Yapılamadı!
Ankara'nın eksikliği sonucunda terör öyle bir alan yarattı ki hem Avrupa hem Amerika içine girip istedikleri zaman canımızı yaktı! Avrupa Kürtler'i kışkırtıp Türkler'den ayırmak, Amerika da KÜRT REALİTESİ'ni dayatmak istiyordu! Dağa çıkan bizim çocuğumuzdu fakat emri başkasından alıyordu! İlkokula bile gitmeyen teröristlerin "Kürt kimliği" için savaştıklarını söylemesi ve başarıya ulaşması gerçekten çok ilginçti!
Yıllarca solcu, sağcı, muhafazakar, Türk, Kürt kim varsa izleyen ve not alan devlet, DAĞA ÇIKIŞI önleyemiyordu!
Nasıl 1960'ta, 1971'de, 1980'de, 28 Şubat'ta oyuna gelindiyse yine adamları şaşırtmayıp tongaya düşülüyordu! Bizi bizden iyi tanıyorlardı çünkü... Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz değerler yüzünden aklımızı ikinci plana attığımızı test etmişlerdi! İngilizler adamı "gıdıklayarak öldürürken" biz 300-500 çapulcunun karşısına koca orduyu koyduk! Yetmedi; yöre halkını silahlandırıp "Kendinizi koruyun" dedik! Yani DEVLETİ bölgede bizzat kendimiz lağvettik! Halk da "Burada devlet yok" diyerek teröre boyun eğdi!
Oysa çok iyi yetişmiş iki-üç istihbaratçının sızmasıyla örgütün DNA'sı çıkarılıp gereği yapılırdı! Ama biz TÜRK'tük!
Vurarak, yok ederek halledecektik! Başka bir yöntem bize yakışmazdı!
O kadar yanlış, haliyle bir doğru yapmıyordu!
Terör örgütü lideri Öcalan, Amerikalılar tarafından verildiğinde koca Türkiye'nin Başbakanı dahil devlette kimse "Bunu neden paketlediler?" sorusunun cevabını bilmiyordu!
Neredeyse bütün Başbakanlara fatura kesen asker de aldığı eğitimin karşılığını veremiyordu! Kurmay aklı bir türlü işe yaramıyordu! Oyunu kuranlar ordunun ezberlenen tepkisini de çok iyi not etmişlerdi!
Kadim dostumuz Amerika, Irak'ı ele geçirmiş olmasına rağmen Kandil'deki PKK saldırılarını hiç kesmiyordu! Uzayı mesken tutan, ülkeleri işgal eden, sevmediği liderleri deviren, işine gelmeyeni öldüren Amerika, istihbarat verse de PKK bir türlü bitmiyordu! Dünyayı dize getiren Washington, Öcalan'ın ekibi karşısında çaresizdi!
Neden?
Anlatalım...
Türkler, Orta Asya'dan ata binerek Batı'ya doğru ilerlemeye başladı. Bu yolculukta at olmazsa olmazdı! Ama at tek başına bir şey değildi! Asıl silah OK'tu... Türkler YAY'ı Avrupa'nın bilmediği bir yöntemle yapıyordu. Yay için daha çok akkavak, çam ve kayın ağaçları kullanılırdı. Çok zor bir işti bu! Uygun ağaç hilal biçiminde kesildikten sonra uygun bir ateşte saatlerce ısıtılırdı. Yumuşak bir hal alınca rutubetsiz ortamda tam 1 yıl bekletilirdi. Bu süre içinde manda boynuzlarından alınan parçalar, yayın yüzeyine ilave edilirdi! Ancak en önemli hamle sona bırakılırdı! Genellikle atın arka kısmından alınan DERİ ile yay kaplanırdı! Bu işlem sonucu 360 derece esneyen ancak asla kırılmayan bir SİLAH meydana gelirdi. Haliyle menzil, hiçbir ordunun okçusunda bulunmayan düzeye çıkardı!
Bu da savaşların kazanılmasında, fetihlerin gelmesinde büyük etkendi! Asırlar boyunca dayak yiyen BATILILAR sonunda sırrın YAY'da olduğunu anladı. Savaşların rengi değişmeye, üstünlük Batı'ya kaymaya başladı. Adamlar bununla da yetinmedi! Bir ağacın o kadar esnemeyeceğini bildikleri için atın arkasından alınan deriye kafa yordu! Çünkü normalde kırılması gereken ağaç, o deri ile sarılınca bambaşka bir maddeye dönüşüyor, hem inanılmaz şekilde esniyor hem de dayanıklılığını hiç kaybetmiyordu! Yani tek başına kırılması gereken AĞAÇ ve delinmesi gereken DERİ bir araya gelince muazzam bir dayanışma örneği sergiliyordu! Bunu buldukları zaman UÇAĞI da yaptılar! Çünkü uçağın gövdesi de kırılgan olan cam ve alüminyumun karışımından oluşuyordu!
Türk YAY'ı Avrupalılar'a ilham vermişti. Adamlar mesafeyi gittikçe açıyordu!
İşte en büyük eksiğimiz buydu! Adamlar bizi çözerken, onların aklından geçeni okuyamadık!
Bunu istemedik! Çaba harcamadık! Öğretilen şablonlarla yürüdük! Batı medeniyet, Ortadoğu şeriat, Rusya boyunduruk, Afrika ilkellik, Amerika uşaklık demekti! Bu nedenle hiçbir yere ulaşamadık! Zihnimiz net değildi! Oyun kuran değil, figürandık!
Ama o Amerika bir yerde büyük hata yaptı!
Örgütü İmralı'dan yönetsin diye teslim ettiği Öcalan'ın Ankara'ya böylesine yanaşacağını hiç hesap edemedi! OSLO sızarken, İmralı hamlesinin geleceği görülmedi! Şimdi Türk aklı kendisinden bekleneni yapıyor ve DIŞARIYI şaşırtıyordu!
Öcalan kartı, Kandil'i de Avrupa'yı da sessizliğe itiyordu! Ankara terör örgütünün liderini kullanıp hem Ortadoğu'da liderliğe oynuyor, hem bölgede zorda olan Amerika'yı şartlarına "evet" demeye ikna ediyordu!
Şimdi sıra Kürtler'i kucaklamak ve gözlerini İstanbul ile Ankara'ya sabitlemekteydi! Müzikle, filmle, tiyatroyla, at yarışıyla, eğlenceyle, kitapla, aşkla, magazinle, turizmle, futbolla bu yapılacaktı!
Türk ve Kürt sözcükleri AYRIM için kullanılmayacak, ortak kadere yelken açılacaktı!
90 yıl önce Anadolu da müslümanlık da kalmayacak diye plan yapanlara, en güzel cevap ufukta görünen yeni CUMHURİYET'ti...
Bu da bizim sürprizimiz!