Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 18 Ocak 2013

Tarihe geçen adam

Bugün değişiklik yapıp kısa kısa gidelim...
Çünkü yazmaya değer çok şey var...
Hadi bakalım... Paris'te öldürülen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez isimli 3 PKK'lı kadının cenaze töreni için binlerce Kürt, Diyarbakır'da toplandı.
Kalabalığa, matemin rengi SİYAH ile barışın rengi BEYAZ hakimdi...
O kalabalık içinde başında beresi, boynunda kaşkolu olan bir KÜRT elindeki pankart ile dikkat çekiyordu...
Belki geride bıraktığımız 30 yılı anlatan en güzel söz parmaklarının arasında duruyordu: SAVAŞIN KAZANANI, BARIŞIN KAYBEDENİ OLMAZ...
Belki barış geldikten yıllar sonra bile Diyarbakır'daki bu adam hatırlanacak. Kim bilir!
* Diyarbakır dün tarihi bir gün yaşarken İstanbul'da da Beyaz Türkler'in kulübü olarak bilinen TÜSİAD yeni başkanını seçti.
TÜSİAD, dün yazdığım gibi Türk devletindeki her kurumun İngiltere ve Amerika tarafından paylaşıldığı 12 Mart 1971 darbesinden hemen sonra kuruldu! Avrupa ve Amerika ülkeyi parsellerken, MİT gibi SERMAYE de Avrupa'nın tarafına düşüyordu.
Zaten Türkiye'deki markalara ve distribütörlere baktığınızda Avrupa'nın ezici üstünlüğünü görüyordunuz. "Patronlar Kulübü" olarak bilinen TÜSİAD kurulduktan sonra siyasette çok etkili oldu. 15 Mayıs 1979'da gazetelerde başlattığı ilan kampanyası ile Ecevit, hükümetinin düşmesine neden oldu!
Bu tarihten sonra kurulan her hükümet patronların onayını almak zorunda kaldı!
Askerlerle de iç içe olan bu yapı dün İstanbul'un dışındaki bir isme, BAŞKANLIK koltuğunu verdi...
Belki BEYAZ bir sayfa açmak için SÜTÜN patronu Muharrem Yılmaz'a destek oldular! Hayırlısı!
* Bir Beşiktaşlı olarak Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın Fatih Terim'le ilgili sözlerini duyunca çok üzüldüm. Aysal'ın, kendini ispat etmiş bir hoca için "Çok başarılı bir eleman" demesi resmen talihsizlik. "Eleman" sözcüğü Terim'den değil ama Aysal'dan çok şey götürür...
Fatih Hoca kameraları karşısına alıp "Ben burada eleman değil tarih yazan bir efsaneyim" diyerek istifa etse ne olur? Ünal Başkan acaba bunu düşündü mü? Bir de Galatasaray sizin şahsi şirketiniz değil ki! Yani profesyonellik bir yere kadar...
Bir noktadan sonra SAYGI...
Milyonlarca dolarlık bir takımı emanet ettiğiniz birine "eleman" derseniz, ne o eleman takımı, ne de siz o elemanı yönetebilirsiniz!
* Önceki akşam gazeteyi gönderirken Mevlüt Yüksel aldığı bir son dakika haberiyle odaya daldı. "Mehmet Ali Birand ölmüş" dedi! Bir an sessizlik oldu. İkimiz birbirimize bakıp kaldık.
Öyle anlar vardır ki "o sözü" duymak istemezsiniz. "Olmamalı" dersiniz...
Ben de öyle yaptım. Açıklanıncaya kadar haberi görmezden geldim. Çünkü ölümü ona yakıştıramadım. Dün akşam saat 18.45'e kadar, yani resmi açıklama yapılıncaya kadar bu haber doğru olmasın diye dua ettik. Ama Mevlüt, haberi Birand'ın doktorundan almıştı.
Gecikmeli de olsa maalesef haklı çıktı. Türk basını çok değerli bir ADAMI kaybetti.
Birand, merak etmekti, peşinden kovalamaktı, istekli olmaktı, anlayışlı olmaktı, heyecan duymaktı...
Onu en son gördüğüm Jennifer Lopez konserindeki haliyle hatırlayacağım...
Ellerini cebine atmış dans ederken çok mutluydu...
Çalışmayı miras bırakarak gitti...
Allah rahmet eylesin...
* Dün bizim gazetede vardı. MİT, Darbe Komisyonu'na gönderdiği ihbar mektubunda Özel Kuvvetler'e ait olduğu ileri sürülen 26 maddelik eylem planını açıklıyordu... Aklın almayacağı eylem planında "Boğaz ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne bomba koymak", "Türkan Saylan ve Bülent Arınç gibi isimlere suikast düzenlemek", "Emine Erdoğan ve Hayrünnisa Gül hakkında küçük düşürücü yayınlar yaptırmak", "Türk-Kürt, Alevi-
Sünni, laik-antilaik kavgası çıkarmak ve bölünmeyi körüklemek"
gibi inanılması güç adımlar yer alıyordu! "Ne kadar doğru, ne kadar yanlış" diye düşünürken, aklıma geçtiğimiz gün Osman Öcalan'ın anlattığı bir hikaye geldi: "Silahlı çözüme inanmıyordum. Bunu da her yerde dile getiriyordum. Ama her defasında savaş isteyen ekibin hedefi oluyordum. Daha fazla onlarla kalamayacağımı anladım. Hakkımda idam kararı verildi. Çok zorluk yaşadım.
Bu ülkeye barışın gelmesini herkesten çok ben istiyorum.
Ama hem Avrupa'da, hem Kandil'de, hem de devlette çözüm istemeyen bir grup var!
Bunları da yenmeden memlekete huzur ve barış gelmez. Özellikle devletin içine yerleşmiş olan yapı yani askere sirayet etmiş gücün engellenmesi gerekir. Söylesem kimse inanmaz.
Ben barış isteyip dağdan kaçarken, Türk savaş uçaklarından Kandil'e "Bu adam haindir" yazılı kağıtlar yağdırılıyordu. Arkadaşlarım bunları gösterdiğinde inanamamıştım..."
"Ne olacak, PKK'lı değil mi canım" deyip inanmayabilirsiniz. Karar sizin! Ama Özel Kuvvetler'in yaptığı planı görünce insan sormadan edemiyor: Kim bu planı yapanlar? Kime hizmet ediyorlar? Amaçları ne? Galiba şu ÖZEL Kuvvetleri DEVLETLEŞTİRMEDEN bize rahat yok!
* Yeni Türkiye'yi patronlar gördü, asker gördü, sanatçılar gördü, sporcular gördü, yabancılar gördü, bölge devletleri gördü ama sanırım Çin'de olduğu için sadece Sayın Kemal Kılıçdaroğlu göremedi...
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemek için getirildi. Bilse de bilmese de görevi BDP ile birlikte KÜRT oylarını alarak Çankaya'yı Erdoğan'a kapatmaktı. Ama İmralı süreci Kemal Bey'in çalışmadığı bir yerdi!
Hazırlıksız yakalandı. Ne yapacağını bilemedi.
Türkiye yeniden kurulurken, CHP'nin olan biteni görememesi çok acı... Bu ülke yıllarca dışlanan ve küçük görülen muhafazakar insanları kucakladı.
Sıra Kürtler'e geldi. Bu kavuşma da gerçekleşecek. Kimse ırkı ve inancı nedeniyle dışlanmayacak. Herkes eşit ve asli vatandaş olacak. Ankara büyük bir oyunda başrol oynarken, Çin gibi önemli bir oyun kurucuya konuk olan Kemal Bey ne düşünüyor çok merak ediyorum...

* * *
Bir de güzel söz...
Üç kişiye acı: Cahiller arasındaki alime, Zenginken fakir düşene, Hatırlı iken itibarını kaybedene.