Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 6 Aralık 2012

Darbesever sanatçı!

Bizim coğrafyada kişilerle uğraşmaktan büyük fotoğrafı hep kaçırdık. Ben de sırf bu nedenle kolay kolay bir yazıyı bir kişiye ayırmam. Okuyucunun daha fazlasını hak ettiğini düşünürüm. Dünyaya İstanbul'dan bakmayı yeterli görmem. Ama bazen hayat size dayatır. Kaçamazsınız.
Kişisel yazmak durumunda kalırsınız.
Çünkü ya o gün yazacak ya da sonsuza kadar susacaksınızdır!
Dün de böyle oldu. Ünlü oyuncu Ayten Gökçer bir haber kanalında "Dünyada en kansız müdahaleler bizdedir. 1-2 kişi gittiyse şükretmek lazım" diyerek 12 EYLÜL darbesini savunmuş! Ayten Hanım tam olarak ne söylemiş diye bakınca karşıma ürkütücü bir tablo çıktı. Bir aydından, bir sanatçıdan kolay kolay duyamayacağınız sözler önümde duruyordu: "Ben çok asker düşkünü bir sanatçıyım. Benim yanımda askere hiçbir şey söylenemez. Askere laf söylendiği zaman kendimi kontrol edemiyorum.
Harp görmemiş bir nesil olduğu için insanlar Türkiye'nin üzerinde ne oyunlar oynandığını bilmiyorlar... 12 Eylül darbesi çok da kötü olmamıştır. Çünkü Türkiye'de çok kötü şeyler oluyordu. Can güvenliği yoktu. Halk asker gelsin diye bekliyordu... Birçok ülkenin başına korkular getiren bir ülkeyiz biz. Bizim yükselmemiz Amerika ve Avrupa'nın işine gelmiyor. Hep başımıza bir kürek vurmak istiyorlar..."
Ayten Hanım'ın sanatçı kimliğiyle "demokrasiyi askıya alanların" kime hizmet ettiğini bilmesi gerekiyordu. Yine de hanımefendiyi darbelerin kimin işine yaradığını görememesinden dolayı eleştirecek değilim...
Çünkü o irtifalarda işler hep böyle oldu. Halk çocukları bir türlü o dehlizlere sokulmazken SANAT adına utanılacak işlere imza atıldı.
Ne mi oldu?
Anlatayım...
İzmirli bir dostum var. İsmi lazım değil. Çok yetenekli, akıllı, bilgili ve istekli... Ama bir önemli sorunu var! İşte bu yüzden ÖNÜ KAPANDI...
Ayten Hanım'ın sözlerini duyunca telefona sarılıp kendisini aradım. "Yanlış hatırlarım" diyerek bir kez daha konuşmak istedim. Yıllardır yaralıydı.
Ulaşmam çok zor olmadı. Konuyu açınca içinde biriktirdiklerini bir çırpıda anlattı. İşte dostumun ibret dolu öyküsü... Kendi ağzından... "Yıllar önceydi. Babamın verdiği son parayla İzmir'den İstanbul'a geldim. Konservatuarda okuyup oyuncu olmak benim için yaşamanın adıydı. Umutlarım, hayallerim vardı. Zar zor bir ev bulup yerleştim. Param sınırlıydı. Çalışmak zorunda olduğumu biliyordum. Hayalimin peşinde koşmak için her işi yapıyordum. Geceleri uyumadan çalışıyor, gündüzleri okula gidiyordum.
YILDIZ KENTER Hanımefendi bunu öğrenince sinirlendi. Durumu anlattım. Ancak dinlemedi. Ne olduğunu anlamıyordum. Derslerim iyi olmasına rağmen orada istenmiyordum. Bir gün dayanamayıp "Yoksulsan bu okulda ne işin var? Ya okulu ya işini bırak" diye rest çekti. Kim isterdi ki çalışmak. Ama çarem yoktu. Baskı artınca hayallerimin üstünü siyah tülle örtmek zorunda kaldım. Ben hayallerimi gözyaşları ile yıkarken YILDIZ KENTER bildiği yoldan gidiyordu!
Doğan Güreş Paşa'nın kumarhaneden çıkmayan, okula uğramayan oğlunu sınırsız destekliyordu.
Adam okulun yolunu öğrenmeden sınıf geçiyordu. "Biz yoksuluz" diye kapının önüne konulurken birileri ter akıtmadan ilerliyordu.
Bu olaya tepki veren çıkmadı sanma. MAHİR GÜNŞİRAY "Böyle rezillik olmaz" diyerek restini çekti... Ama İstanbul'da Yıldız Kenter, Ankara'da Cüneyt Gökçer demir yumruktu. Dedikleri kanundu. Paşaların emriyle DEVLET SANATÇISI oldukları için tuzları kuruydu. Ne yapıp edip halk çocuklarını oralara sokmadılar!
Kimse bunları yazmaz ama gerçek bu! Hep seçkinci davrandılar.
Ama balık baştan kokuyordu... Muhsin Ertuğrul yıllar önce Amerika'dan gelen ENGİN CEZZAR'a, yani deneyimsiz bir oyuncuya HAMLET oynatmıştı! Hatırlarsın son dönemde ŞEHİR TİYATROLARINA birkaç söz söylenince adamlar "Bize çöpçü muamelesi yapamazsınız" diye ayağa kalktı... Belediyeden BORDROLU olarak maaş alırken sorun yok ama iş sahneye konulacak oyuna gelince BİZ ÇÖPÇÜ MÜYÜZ! Yok öyle!
12 Eylül Danıştay'ında ve Sayıştay'ında etkili bir isim olan Şamil Şamlıoğlu'nun kızı Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Hanım da bu dönemde "müdahale var" diyerek istifa etti!
Yani darbecilerle yıllardır elele yürüyen isimler "müdahaleden" şikayetçiydi! İnanılır gibi değildi!
Belki de "halka hep kapalı olmak" Beyaz Türk olmanın temel şartıydı! Bu nedenle Ayten Hanım aksini söylese şaşırırdım! Oraları bize hiç açmadılar ki! Şimdi çıkan bütün parlak oyuncular İzmir kökenli! Nedeni basit! Onların ellerinin uzandığı yerden çıkamazlar çünkü!"
Ayten Hanım bence haklıydı; 1-2 kişi gittiyse şükretmek lazımdı!
Sizce!

NOT:
Gazanfer Özcan, 60'ların başında "sanat değil sadece adam kayırmaca var" diyerek memur tiyatroculuğu reddetti.
İstifa etti ve ekmek parasını kazanmak için Anadolu yollarına düştü.
Turnelerde geçti ömrü. Gazanfer Özcan sanatçı değil miydi!