Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 21 Temmuz 2012

Eski Masa'nın hayali

Şam'daki Ulusal Güvenlik Merkezi'nde patlama Esad ve ailesini şoke etti.
Suriye yönetiminin hayati önem verdiği bu toplantılar, her defasında başka bir yerde yapılırdı.
Toplantının yeri, son dakikada ilgili isimlere söylenirdi. Böylece saldırı ihtimali en aza inerdi! Toplantının yerini Esad dışında hamile kadınların yolda gördüğünde korkudan çocuklarını düşürdüğü Asif Şevket biliyordu...
Ama ne hikmetse bu kadar GİZLİ bir karar bile sızıyordu.
Amaç Esad'a destek veren güçlerin bertaraf edilmesiydi. Mesaj kanlı ve sertti. Eğer Esad gitmezse, büyük ihtimalle ikinci hedef kendisine sınırsız destek veren kardeşi Mahir olacak...
Neyse... "Bu nasıl devlet? Gelen vuruyor giden vuruyor" diye günlerdir düşürülen Fantom'dan EKMEK çıkarmaya çalışan içerideki arkadaşlar da Esad gibi şaşkın... Ne olup bittiğini anlamakta zorlanıyorlar... Eski masanın Ankara'da parça parça edildiğinden haberleri yok. Daha doğrusu bunu kabul etmek istemiyorlar. Alışkanlıklar hemen değişmiyor. Zaman alıyor biraz. Önceki gün Çeşme'deydim.
Sıcaktan bunalırken uzun zamandır yüzünü göremediğim bir dostum aradı.
O da oradaymış... Akşam yemeğe davet edince, botanik bahçesine çevirdiği evini görme şansım oldu. Çok az ortaya çıkar, çok az konuşurdu. Evin önüne gelince şaşırdım. Ağaç ve çiçeklerden hiçbir şey görünmüyordu.
Kapıyı bile bulmakta zorlanırken birden BERMUDASIYLA karşıma çıktı.
Tanıdığım en ciddi insanlardan biriydi.
Şaşırmıştım. Koluma girip bahçeyi gezdirdi. Hiç duymadığım çiçek isimleri arasında yürürken, dev bir akvaryumun önünde durduk. Bir bardak buz gibi suyu uzattıktan sonra "İşler iyi gidiyor" dedi...
Ben boş boş bakınca ekledi: "Sana bilinmeyen bir anımı anlatayım."
Heyecanlanmıştım... Ferforje beyaz sandalyeye oturduktan sonra cebinden bir not çıkarıp baktı... Ardından başladı anlatmaya... O zaman Ankara'da derin masa her şeye hakimdi. Biz de bir avuç insan çırpınıp duruyorduk. Sistemin dışına çıkmak için hiç şansımız yoktu.
Ama yine de boş durmuyorduk. Bütün kararlar, bütün bilgilerin aktığı o masaya gidiyordu. Yıllar sonra içlerine adam sokabilmiştik. Yine de elimizden bir şey gelmiyordu.
Bir gün çok önemli bir ismi takip için Londra'ya gittim. Birkaç arkadaş da yardımcı bana... Takip ettiğim bir dönemin bir numaralı ismi olan Selahattin Beyazıt'tı... İlişkileri çok derin ve karışıktı. Havalimanında iner inmez peşine düştüm.
Kaldığı otele benim üç aylığım yetmezdi. Ama görev gereği ben de orada oda ayırttım... Ancak odadan çok lobide vakit geçiriyordum. İlk gün hiçbir şey olmadı. İkinci gün de sessiz sakin akıp giderken 20 dakikalığına dışarı çıktım.
Döndüğümde Salahattin Bey en uzak köşede İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ile baş başa konuşuyordu...
Daha doğrusu Selahattin Bey hararetle bir şeyler anlatıyordu.
Bilmeyen biri, o hanımın Thatcher olduğuna inanmazdı... Otele tek başına gelen "Demir Lady"den eser yoktu...
Daha sonra Türkiye'de önemli işlere imza atmış olan bir yayıncı da toplantıya katıldı.
Ne konuşuldu tam duyamadım.
Birkaç kez masanın etrafında dolaştım ama yine de verimli olmadı.
Bunun gibi bir iki toplantı daha takip ettim. Her görüşmeden sonra basındaki izlerini çok net görüyorduk. Yayın politikaları, sanki başka yerlerden belirleniyordu...
Şam'daki patlamayla ilgili haberlere bakınca da bunu gördüm. Bombayı patlatan şıklar arasında kimi ararsan var. Ancak bir tek Türkiye'nin adı yok.
Türkiye'yi korumak için değil, elinden bir şey gelmediğini göstermek için bu yayınları yapıyorlar... Güçsüz, kullanılan bir Türkiye işlerine geliyor tabii...
Dayanamayıp sordum: "Cebinizdeki notta ne yazıyor?"
Otelin ismi, saat ve tarih...
Peki işler iyi gidiyor dediniz?
Elbette iyi gidiyor. İç ve dış bütün bağlantılar biliniyor. Attıkları adım not ediliyor. Herkesin bir planı var, bizim de... Akıllı ve güçlü olan kazanacak...
Bölge bize kalacak. Ayaklarının altındaki halıyı çekip aldık.
Şam'daki patlama Türk işi mi?
Ne olduğu bir süre sonra ortaya çıkar... Geçtiğimiz yıl İngiltere göçmenler ve zencilerin ayaklanmasıyla sarsılmıştı... "Bunu biz yaptık" desem inanır mısın? Gerçekler bazen şaşırtıcıdır...
Eski masacılar eski güçlerine kavuşur mu?
Hayalleri bu! İsrail bile Türkiye'siz olmayacağını gördü. Ama bunlar bildiği yolda gidiyor.
Son soru... Selahattin Bey'in etkisi ne ise, şimdi yerini dolduran var mı?
Olmaz mı hiç!
Kim?
Onu da bir sonraki sohbete saklayalım....