BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 9 Ocak 2017

CHP eskide kaldı!

Eski Türkiye'cilerin merkez üssü CHP'nin Cumhurbaşkanlığı sisteminin TBMM'de tartışılmaya başlayacağı süreçte son çırpınışlarına tanık oluyoruz. CHP'nin gösterdiği panik atakların arkasında, "Daha demokrat bir Türkiye" arayışı olsa üzülmeyeceğiz.
Öyle değil. CHP'nin ruhunu bildiğimiz için, toplumu geren ataklarının ardında, askeri ve bürokratik vesayetten ebediyen kurtulmak isteyen Türkiye'nin önünü kesmenin son çırpınışları var. Tam, seçilmişleri arka plandan yönetmeyi seven vesayetçilerden kurtulmanın eşiğindeyiz, engel olmak için aldıkları kararlara, ortalığı karıştırmak için TBMM'de direnç taktikleri hazırlamalarına bakınca, ne demek lazım. CHP'nin arkasında toplanmış eski Türkiye'ciler, çok tipik bir bürokratik vesayet hamlesi içindeler. Bir sandığa gidilebilse, aziz millet, muhakkak cevabı verecek.
CHP'NİN DERDİ NE? 1960 darbesinden günümüze kadar geçen zaman dilimi içinde vesayet mekanizmalarının arkasında, CHP hep vardı. Vesayetçilik, 1961 ve 1982 darbe anayasalarından aldığı güçle, MGK içinde anayasa üstü yetkilerle donatılmış bir şekilde seçilmişlerin atanmışlar tarafından yönlendirilmesi gibi gayrı ahlaki ve vicdansız gelişmelere yol açmıştı. 1924 Anayasası'nda egemenliğin tek sahibi TBMM üzerinden milli iradenin bizatihi kendisi olmasına rağmen, CHP'nin desteklediği 1961 Darbe Anayasası'nda, vesayetçi yapıların, milli iradeye karşı devlete hakim olmalarını sağlayacak şekilde, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" fıkrasına ek olarak "Millet egemenliğini Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır" eklentisinin yapılması ile TBMM egemenliği tek başına kullanan bir organ olmaktan çıkartılmıştı. 1961 Anayasası ile kurulan vicdansız-millet irade düşmanlığı vesayetçi sistem, 1982 Anayasası'nda da Kenan Evren cuntasınca devam ettirildi. 2007 yılında, AK Parti'ye Cumhurbaşkanını seçtirmemek için başta CHP, Anayasa Mahkemesi, 27 Nisan muhtırası veren General Yaşar Büyükanıt tarihin bir kara sayfasına imza atmışlardı.
Başka çare kalmamış. O tarihten sonra, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine EVET diyen aziz millet, 10 Ağustos 2014'te, millet merkezli bir yönetim anlayışının hakim kılınacağı açıkça ifade eden Tayyip Erdoğan'ı yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçerek, ülkemizin önünü açmıştı. Günümüzde, Kemal Kılıçdaroğlu- CHP, Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkarak, aslında, MİLLİ İRADE DÜŞMANI anayasa maddelerinin tarih olmasını istemiyor. Bir TV programına beraber çıktığım, 28 Şubat cuntasının kirli oyunlarını deşifre eden Emniyet Gen. Müd. eski İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu, CHP'nin karşıtlığını gayet net ortaya koydu: "1961 ve 1982 darbe anayasaları 'çoğunluk ilkesini' sorgulayıp seçimden kaynaklanmış olan devlet organlarının yetkilerini, başka anayasal kurumlarca dengeleyen bir yapıya izin verdi. Bu yapılanmada yargı, son derece merkezi bir rol üstlenmişti. Eski ve yeni vesayet mekanizmaları kontrolündeki yazılı ve görsel medyadaki bazı devşirilmiş unsurlar ve CHP, demagoji yapmakta bir psikolojik harekât stratejisiyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üzerinden Yeni Türkiye'nin önünü kesmeye çalışmaktadır.
Cumhurbaşkanlık sisteminde, hükümet istikrarı ve güçlü muhalefet, sistemin en önemli paradigmaları arasında bulunması nedeniyle, bu durum yeniden yapılanma, demokratik değişim ve dönüşüme ayak uyduramayan muhalefet partileri açısından tehlike çanlarının çalması anlamına da geliyor. Türkiye usulü başkanlık sistemi, insanı öne çıkaran demokratik ve özgürlükçü bir anayasa ve daha demokratik bir seçim sistemi ve partiler yasası ile desteklendiğinde, Türkiye'de siyasi istikrarsızlığı önleyecek, Yeni Türkiye'nin bölgesel ve küresel misyonu ve vizyonuna önemli katkılar sağlayabilecektir."

SONUÇ: Bürokrasinin tetikçisi "Eski Türkiye'ciler konsorsiyumu"nun tanık olacağımız son vesayet hamlelerini kırmak zorundayız. Önümüzde iki yol var. Ya vesayetçi sistemi demokrasiyi engelleyemeyeceği kadar azaltacağız ya da bürokratik vesayetin yeni versiyonlarının kolları arasında boğulacağız. BÜYÜK TÜRKİYE ÖNÜNDEKİ MAJINO HATLARININ yıkılmasına az kaldı.