Böyle bir operasyonu eğer, CIA (ABD) veya Mossad (İsrail) yapmış olsaydı, şu anda Yahudi patronlu İngiliz-Amerikan gazetelerinde öve öve bitirilemezdi.
Neyse, 20 yıl sonra Sabancı suikastının üzerindeki örtü kalkacak.
Altından ne çıkacak? Gladio, Derin Devlet, Terör, DHKP-C, Esad'ın Suriyesi, Fransız, Alman istihbaratlarının Türkiyemiz'i darbelere nasıl sürüklediği, beynini yabancılara satanlar, yerli beşinci kollar ortalığa dökülecek.
Hatırlayalım. Susurluk'ta bir Mercedes'in içinden bir derin devlet gladio yapılanması çıkmıştı. Sakıp Sabancı 1995-1996'lı yıllarda ki
Polis- Mafya- Aşiret-Bürokrat ilişkilerinin eleştirildiği Çiller'li dönemde itirazlarla meydanlara inmişti. Taşeron örgüt DHKP-C anında Sabancı'ya yöneltildi. Özdemir Sabancı suikastı son derece profesyonelce işlendi.
Başka cinayetler de ardı ardına geldi. Türkiye'de herkes biliyor ki RAHMETLİ Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın zehirlenmesi ve diğer suikastlar, öldürülen önemli isimler, strateji ve konjonktüre göre planlanmıştı. Bunlar ya darbelere zemin olmuş ya da demokrasi vesayet altına alınmıştı. Sonu nereye vardı bu işlerin? 28 Şubat post modern darbesine. Sonra, 2001 krizi ile Türkiye'nin dibe vurdurulmasına.
DOSYALARA YENİDEN BAKINCA:
İsmail Akkol'un yakalanması üzerine, Ergenekon dosyalarını bir daha gözden geçirdim. Bir yazıyı tekrar okursak, yeni gelişmelerin şifresini muhakkak bulma şansımız olacak.
Sabancı suikastı kilit adamı Mustafa Duyar, Suriye'de teslim oldu. MİT tarafından Türkiye'ye getirildi. 9 Ocak 1997'de savcılığa çıkarıldı. Savcı İrfan Özliyen'e verdiği 13 sayfalık ifadesinde ilginç açıklamalar yaptı. Duyar'ın ifadesinden satır başları şöyle: Hedef Sakıp Sabancı'ydı.
Plan, kroki, yardımcı olacak Fehriye Erdal hazırdı. Bize 100 milyon lira verildi.
Tabancalar ve bir adet cep telefonu bir paket halinde bizim bulunduğumuz eve geldi. Gelen notta eylemin pazartesi günü yapılacağı yazılıydı. Ancak gelen bir diğer notta Sakıp Sabancı'nın yurtdışına çıktığı, eylemin ertelendiği bildirildi. Eylem ertelendi.
Eylem için ikinci talimat geldi. Fehriye ile parola 'Annem evde'idi. Fehriye odayı yanlış gösterdi, Sakıp Sabancı'yı vuracaktık, Özdemir Sabancı'yı vurduk.
Fehriye Cennet Mahallesi'nde bir benzinlikte bekleyen otobüsün gizli bölmesinde, yurtdışına çıkarıldı. Ben Marmaris'e gittim. Üzerinde İtalyan ve Yunan bayrakları bulunan bir yata bindirdiler. Rodos Adası'na gittik. Orada bekleyen bir yata geçtik. Atina'ya gittik.
Atina'da, yanıma Hollanda'da oturan bir bayan verildi ve Almanya'ya gideceğimiz söylendi. Dusseldorf kentine gittik. İsmail Akkol, Şam'a gitmişti. Ben de Şam'a geçtim. Lazkiye semtine götürüldüm.
Hatay'dan gelecek şahıslarla buluştuk."
Duyar, savcılara yeni isimler vereceğini söyleyince, Karagümrük çetesi mensuplarınca kaldığı başından tek kurşunla vurularak öldürüldü. Duyar kilit isimdi.
Konuşsa, Susurluk-Derin devlet-Avrupa istihbarat servisleri işbirliğinin bir düğümü daha çözülecekti. Fehriye Erdal'ı Belçika vermiyor. İsmail Akkol, MİT'in filmlere konu olacak operasyonuyla yakalandı.
2002'de Aziz Milletimiz beyaz devrim yaptı. Yeni Türkiye lideri Tayyip Erdoğan'lı bir süreçte MİLLİ VE YERLİ ZİHNİYETLE, aydınlatılamayan cinayetlerin aydınlatılması, derin devletin geçmişteki kirli yapılanması, Gladio, Mafya, Aşiret ve Emniyet ilişkilerine son darbelerin vurulması sağlanıyor.
SONUÇ: Bu notlar çerçevesinde, özellikle 2013 yılından bu yana Türkiyemize karşı HAÇLI ZİHNİYET'inin kurduğu tezgâhları bir daha düşünmekte çok yarar var. Taksim/Gezi, 17/25 Aralık FETÖ darbesi, Kobani, PKK-HDP-Selahattin Demirtaş projesi, Suruç, Ankara katliamı, Cizre, Sur taşeron PKK rezaletlerinin tek bir hedefi var: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı kuşatma, Milli ve Bağımsız Türkiye'ye diz çöktürmek. İslama karşı İslam stratejileriyle, Müslüman dünyanın kanını emmek.
