BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 2 Şubat 2016

Gönül coğrafyamız

Türkiye artık Batı'ya eskiden baktığı gibi bakmıyor. Batı'yı temel referans noktası olarak görmüyor. Türkİslam medeniyeti kodlarını canlandırıyor. Yeni Türkiye liderleri Tayyip Erdoğan -Ahmet Davutoğlu'nun jeopolitik hamlelerine bakınca, ne demek istediğimiz anlaşılır: "Katar'da üs kuruyoruz.
Cibuti'de ekonomik ve askeri şehir inşa ediyoruz.
Suudi Arabistan'ın öncülüğünde İslam Ordusu kuruluyor.
Türkiye, güç merkezini İslam coğrafyasına taşıyor. Kâbe-i Muazzama etrafındaki çerçevenin ana karargâhı durumundayız."
Tam bu noktada, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın bölgenin kalbi Riyad'a gitmesi çok önemli. Anlayana mesaj verildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın aynı anda Suudi Arabistan'da bulunmaları Yeni Türkiye'nin, 100 yıldır kopartıldığı gönül coğrafyasında kurulan Büyük İttifakın yansıması olarak okunmalıdır.
Türkiyemiz, 94 yıllık bir Cumhuriyet olsa da tarihsel süre dikkate alındığında kökleri yüzyıllar öncesine uzanan kadim bir medeniyetin izdüşümüdür. 100 yıllık tarihsel kavşakta son 10 yılda büyük bir değişimi ve dönüşümü gerçekleştirdi.
Tarihsel gelişmeyi, 3 parametreyi akılda tutarak anlamlandırmalıyız.
BİR) İçerideki dönüşüm ile dışarıdaki aktivizm arasındaki ilişki. Yani Türk dış politikası dar anlamda askerin, elitlerin şekillendirdiği nitelikten çıkıyor. Artık dar anlamda dış politika yapıcıları yok.
Geniş anlamda MİLLET-DEVLET-ORDU beraberliğini sağlayan lider Tayyip Erdoğan var.
İKİ) Türkiye'nin içinden geçtiği çoğulculaşma süreci. Toplumun siyasete katılmasının önündeki engellerin kalkmış olması önemli. Geniş anlamda toplumun ve toplumsal grupların da katıldığı ve çeşitlendiği bir döneme giriyor.
ÜÇ) Dağıtılmış, parçalanmış İslam Ülkeleri, Yeni Türkiye'nin bağrını aşmasını, öncülük yapmasını istiyor.
Soğuk Savaş sonrası süreçte, iki kutuplu sistemin ortadan kalkmasıyla Türkiye'nin önünde daha geniş bir alan açıldı. Bölgesel derinlik görüldü.
Ve bu yeni coğrafi yapılanmada AZİZ MİLLETİMİZ BÜYÜK TÜRKİYE OLMAYA KARAR VERDİ. "MERKEZ ÜLKE" olarak önemli havzaların kesişme noktasında jeopolitik hamleler yapıyor.
Türkiye sadece evinde oturarak kendi güvenliğini ve refahı sağlayamazdı. Kendi güvenliğini ve refahını sağlaması için kendisini çevreleyen yakın havzalardaki etkisini arttırması gerekiyordu.
Türkiye giderek yeniden konumlanma sürecinde beş yakın coğrafya (Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, Afrika ve Orta Asya) ile yakından ilgilenmesi gereğini görüyor. BALKANLAR'DA, tarihi mirasımıza sahip çıkıyoruz. Tarihten gelen avantajlarımızı kullanarak bu bölgede yasayan soydaş ve dindaş topluluklarla çok yakın ilişkiler kuruyoruz.
ORTAASYA' DA, Türkiye'nin tarihi ve manevi bağları yaşıyor. Yükselen güç bloğuna önderlik yapabilme şansı bulunmaktadır. KAFKASYA, hem önemli bir komşuluk alanı hem de Orta Asya'ya açılan kapı olması açısından kritik bir bölgedir. Bir yanda İran, diğer yanda Rusya'nın bulunması, diğer yandan tarihten gelen bağlarımızın yanında, o bölgede yasayan devletler ve topluluklarla coğrafi yakınlığımızın olması Kafkasya'yı Türkiye için vazgeçilmez bir bölge haline getirmektedir. AFRİKA'da, Osmanlı Devleti'nin kıtadaki geçmişi ve Afrika halklarının Türkiye'ye duyduğu yakınlık çok anlamlıdır. Afrika'ya insan odaklı yaklaşımımız, bölgede etkin ve kalıcı olabilmek için diğer uluslararası aktörlere nazaran en büyük avantajlarından biridir.
ORTADOĞU, Türkiye, tarihin doğal seyrine uygun olarak bölgede "Muktedir ve müşfik güç özelliğiyle oyun kurucudur Sömürgecilerin korkulu rüyasıdır.

SONUÇ: Büyük Türkiye, medeniyetimizin kılcal damarlarına işlemiş olan ahlak ve merhamet kavramıyla, ürettiği değer yargılarıyla, barış ve dostluğunu somut biçimde sürdürdükçe KOPARILMIŞ ŞAH DAMARLARINI ONARMAYI BAŞARACAKTIR.
TÜRKİYE, ARTIK RİYAD'LA BERABER BASRA KÖRFEZ DENKLEMİ'NİN KİLİT ÜLKESİDİR