BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 20 Ekim 2013

Avrupa'nın yeni oyunu

Türkiye İle Avrupa Birliği (AB) arasında tam üyelik için imzalanan Ankara Anlaşması'nda 50. yıl geride bırakılmış oldu.
Zamanın Avrupa Komisyonu'nun ilk Başkanı Walter Hallstein Ankara Anlaşması'nın imza töreninde "Türkiye, Avrupa'nın parçası" demişti. Aradan geçen 50 yılda AB'den çok duyduk bunları. AB'nin çekirdek ülkeleri hep tribünlere oynadı.
Sözde destekler lafta kaldı.
Sürecin başlangıcında AB'nin ortaya koyduğu evrensel kurallar ve uygulamalar Türkiye'de kabul gördü. Ancak bugün AB'nin bu kriterleri adeta terk edilerek bunun yerine Hıristiyanlık değerlerinin ön plana alındığı daha ırkçı bir politika süreci aldığı gözleniyor.
Olmayan AB kriterleri gündeme getirilerek ve oyunun kuralları sürekli değiştirilerek Türkiye 50 yıldır AB kapısında bekletiliyor.
Uzun zaman Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye'ye engel olmuşlardı. Sarkozy gitti, fakat Merkel, Avrupa'nın patronu olarak, engel olma durumunu aynen sürdürüyor.
Bekletilme karşısında Türk halkı çok rahatsız. Son yapılan AB'ye destek anketleri, devamlı bir düşmeye işaret ediyor.

SON RAPORUN ARKA PLANI
Türkiye ile ilişkiler alanında AB'nin içine düştüğü en son acıklı durum, Gezi parkı olayları çerçevesinde Türkiye ile müzakere sürecini bloke etmeye kalkmak oldu.
Avrupa'nın çekirdek ülkeleri, özellikle Almanya ne diyor? "Türk güvenlik güçleri orantısız güç kullandı, toplanma özgürlüğü, ifade özgürlüğü vs... ihlal ediliyor."
Avrupa utanmıyor. "Müzakere başlıklarını siyasi nedenle bloke ediyor. Şimdi kalkmış Türkiye AB müzakere sürecini Gezi parkı sonrası (AB kriterlerinin ihlal edilmesi) yaşanan gelişmelerden dolayı bloke etmeye çalışıyor." Bu nasıl bir anlayıştır.

MARAŞ'I VERİN
Başını Almanya'nın çektiği AB beyinlerinin Kıbrıs konusunda Türkiye'ye yeni oyun tezgâhladıkları ortaya çıkıyor.
Kıbrıs kararları şöyle: 2006 Aralık AB Konseyi kararları uygulanmalı. (Ankara protokolünün uygulanması, Kıbrıs Rum kesiminin tanınması... vs) isteniyor. Türkiye BM kararları çerçevesinde Kıbrıs sorununa çözüm bulunması noktasında katkı sağlamalı. Türkiye ayrım gözetmeden AB ülkeleriyle bilhassa, Güney Kıbrıs ile ilişkileri normalleştirmeli ve Rumlar'ın uluslararası örgütlere katılımına karşı çıkmamalı...
16 Ekim raporunun mürekkebi kurumadan, Rum Yönetimi'nin Avrupa Meselelerinden Sorumlu Başkanlık Müsteşarı Andreas Mavroyannis'in konuşmalarına bakınız:
"Ankara'nın kapalı bölge Maraş konusunda Rumlar'a bir jest yapması Türkiye'nin AB'ye giriş sürecine yardımcı olacaktır. Aksi halde Türkiye herhangi bir ilerleme kaydedemez..."
Bu düşünceler ışığında, 4 Kasım'da başlayacak Kıbrıs Türkleri ile Rumları arasındaki görüşmelerde, açacakları kâğıt belli:
"Maraş'ı verin, Omorfo'yu verin"

MERKEL'İN KIBRIS AŞKI
Avrupa'nın patronu olan Almanya Başbakan'ı Merkel, Kıbrıs meselesinde daha aktif bir rol almak isteyerek hareket ediyor.
Neden? Kıbrıs'ın Petrol ve DOĞALGAZ yatakları.
Doğu Akdeniz'de son yıllarda yapılan sondajlar sonucu bu bölgede, yani İsrail-
Lübnan-Gazze Şeridi ve Kıbrıs arasındaki sularda doğalgaz yatakları keşfedildi.
Bunlardan en büyük yatakların bulunduğu Leviathan bölgesinin 4 milyon varil petrol ve 0,5 trilyon metreküp doğalgaza sahip olduğu ileri sürülüyor.
Merkel'in AB aracılığıyla yaptığı hamleler, bölgede yeni enerji haritasının çizilmekte olduğunu gösteriyor.
Avrupa'nın enerji ihtiyacını temin etmek, Kıbrıs sorununu çözmekten daha önemli hala geldiği için hem Türkiye hem de Kıbrıs Rumları köşeye sıkıştırılmak isteniyor.

SONUÇ: Türkiye ne yapıyor? Ankara'da kurulan MİLLİ MASA, Avrupa'nın taktiklerini kıracak, Doğu Akdeniz'de çizilmekte olan enerji haritasına yeni şekil verecek argümanları tek tek topluyor. Bir (G)gününe hazırlık yapılıyor.