BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 3 Ekim 2013

'Derin Devlet'e sessiz darbeler

Ankara Savcıları, SESSİZCE ve kademe kademe Derin Devlet'i kuşatıcı soruşturmalarını derinleştiriyor. Nitekim bunlardan birisi daha, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca sonuçlandırıldı. Türk güvenlik ve siyasetinin çok önemli bir aktörü olan Mehmet Ağar ve arkadaşları hakkında hazırlanan iddianameyi mahkeme kabul etti. Altındağ İlçe Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın'ın 1993'te öldürülmesine ilişkin Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in de arasında bulunduğu 12 kişi hakkında hazırladığı iddianame Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili'nin hazırladığı iddianamede, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kemal Ağar, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, o dönemde dairede görev yapan Korkut Eken ile eski Özel Harekat Polisleri Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir "şüpheli" olarak yer aldı.
Sanıklar için "ağırlaştırılmış müebbet hapis" istendi. Bu gelişme üzerine konuştuğum güvenlik-istihbarat stratejistleri arkadaşlarım, ilginç bazı gelişmelerden bahsettiler:
Ağar açısından yapılan değerlendirme:
Türkiye'nin çok hassas bir döneminde çok kritik görevler yaptı. Özellikle,1990-1995 arasındaki Türkiye'nin başını ağrıtan birçok olayın içinde, dışında, farkında oldu. 1995-1999 arasında da 28 Şubat'a giden hemen hemen her siyasi olaya tanık oldu. İçinde bulundu. Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde 'cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak' suçlamasıyla 5 yıl hapis cezası aldı. Hapiste yattığı süre kısa olduğu için, Ağar'ın, adeta kurtarıldığı iddia edildi. Ağar bu durumu (hapiste yatışımı bir devlet görevi olarak gördüm, tamamladım. Devlet 'gel' dedi geldik, 'git' dedi gittik) diye açıklamıştı. Bu ikinci gelişme şok bir gelişmedir.
Demek ki, devletin derinliklerinin araştırılması sürüyor. Derin Devlet izinin aranması açısından yapılan değerlendirme: Türkiye'de DERİN DEVLET'in üzerine sessizce gidiliyor. Ankara Savcıları, farklı soruşturmalarla çok kritik olaylarda derin devlet'in izini arıyor. Kozmik odaya giren Ankara savcısı Mustafa Bilgili ve onunla çok yakın çalışan Savcı Kemal Çetin çok titizlikle ve sessizce birçok kritik davaya bakıyor.Soruşturmalara bakın, Derin Devlet'in izini aradıklarını göreceksiniz...
Yorumlar ilginç değil mi?
Bu yorumlar ışığında, gelişmelere bakarsak, nasıl bir resim karşımıza çıkıyor?
Ankara'nın Çukurambar semtinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast girişimi şüphesiyle 19 Aralık 2009'da iki subayın gözaltına alınması ve subayların görev yaptığı Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndaki kozmik odaların 26 gün aranmasıyla Türkiye gündemine oturan "kozmik oda" soruşturmasını Hâkim Kadir Kayan ve Savcı Mustafa Bilgili yürütmüştü.
Kozmik odada Türk siyasî tarihinin arşivi olarak değerlendirilebilecek, son 50 yıla dönük uluslararası askerî yazışmalar, devlet liderlerine ait çok özel bilgiler, istihbarat notları ile raporlar, V.S. gibi çok önemli bilgilerin öğrenilmesine rağmen, Savcı Mustafa Bilgili'nin neden bir iddianame hazırlamadığı hep merak edilmişti.
Gelişen olaylara dikkatle bakanlar, birbirinden farklı gibi görünen olaylar arasında bazı bağlantılar olduğu iddia ediliyor.
Ankara Savcılarının, Sapanca ölüm üçgeni ve susurluk konusunda yeni incelemeler doğrultusunda, bazı sürprizlerin olabileceğini düşünüyorum.
Hatırlayalım...
SAPANCA ÖLÜM ÜÇGENİ: 4 Kasım 1993'te dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in İstanbul'da Holiday Inn Oteli'nde ellerinde PKK'ya haraç veren işadamlarının ve sanatçıların listesi olduğunu belirterek "Onlardan hesap soracağız" açıklamasının ardından Kürt işadamları öldürülmeye başlandı. O dönem Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Kocaeli Jandarma Alay Komutanı ise şimdi Ergenekon davasının tutuklu sanığı olan Veli Küçük'tü. Şoförü Recep Kuzu'yla birlikte cesedi 15 Ocak 1994'te Sapanca'da bulundu.
Cantürk'ün, öldürülecek 67 Kürt işadamı listesinin ilk sırasında yer aldığı belirtildi. 28 Mart 1994'te Şehremini'de bir kafeden polis olduklarını söyleyen 4 kişi tarafından alındılar.
Ertesi gün cesetleri Hendek'te bulundu. 3 Haziran 1994'te Yeşilköy Çınar Oteli'nden çıkarken 'polis' yazan yelekli silahlı kişilerce alıkonulduktan iki gün sonra Melen Çayı kenarında öldürülmüş halde bulundular.
Behçet Cantürk'ün avukatlığını da yaptı. 12 Kasım 1994'te Bostancı'daki evinin yakınlarında otomobili kurşunlanarak öldürülmüştü.