BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 24 Mart 2013

Tarihin arkasında koşulmaz

Tarihimizde bazı günler vardır ki yerleri çok farklıdır. Bunlardan birisi de, 21 Mart 2013 günü olacaktır.
O gün de, Diyarbakır'dan dünyaya verilen mesajın gösterdiği büyük resim ne anlam ifade etmektedir?
Bu gün tarihte nasıl yazılacaktır?
Bu sorulara verilecek cevaplar, Türkiye'nin geleceğini aydınlatan gelişmelere vesile olacaktır.
21 Mart 2013 Resmi şudur:
Türkiye'nin tarihin önemli yol ayrımlarından birisini bütünlük içinde aştığı gün olarak yazılacaktır.
Türkiye ve Ortadoğu için bir dönemin kapatılıp yeni bir dönemin açılmasını, Türk ve Kürt halkları İslam kardeşliği altında 1000 yıllık yaşadığı hayatı gelecekte de yaşamak istediğini ilan eden bir gündür.
1. Dünya Savaşı sonrası Türkiye ve Ortadoğu topraklarını gizlice paylaştıran Fransa ve İngiltere'nin imzaladığı Sykes Picot anlaşmasının Türkiye'ye çizdiği kalıbın kırıldığı gün olarak gösterilecektir.
Türkiye'nin, insanlık tarihini şekillendiren birçok medeniyet birikiminden harmanlanan tarihi ve çok boyutlu eşsiz coğrafyasıyla tarihî akışın seyrini belirleyebilecek ülke olduğunu gösteren bir yol haritası olarak anlam kazanacaktır.
Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, 21 Mart'tan birkaç gün önce, İngiliz-Fransız yapımı Sykes Picot'la kurulan 100 yıllık parantezi kapatırken, dikkati çekici mesajlar vermişti:
Türkiye tarihî akış içinde kendini yeniden konumlandırıyor.
Bu tarihî akışın öznesi olarak bu akışın seyrinde etkin olan ülkeler geleceği belirlerken, tarihî akışın seyrine kapılarak savrulanlar ise kendileri için belirlenen geleceği yakalamaya çalışacaklardır.
Unutulmamalıdır ki, tarihin arkasında koşulmaz, içinde koşulur.
Tarihin akış seyrini okuyamayanların, bu akışı durdurma ya da akışa karşı koyma çabaları beyhudedir'' Bu sözler, Türk-Kürt kardeşliğinin Ortadoğu kilidini açacağının işaretini veriyordu.
21 Mart'ta Diyarbakır meydanında yaşananlar ve okunan "silahlar susacak, siyaset konuşacak.
Türk ve Kürt halkları İslam kardeşliği altında 1000 yıllık yaşadığı hayatı gelecekte de yaşamaya devam edecek"
mesajıyla tarihi akışta yerimiz netleşti.

YENİ DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ
Şimdi önümüze bakalım.
Silahların susmasından sonra dağların boşalması, militanların ülke dışına çıkmasıyla yeni dönem, gelecek planlarını daha rahat yapma imkânı verecektir. Türkiye, toplumun bütün kesimlerini ve ülkenin bütün bölgelerini aynı vatandaşlık bağı ile kuşatma, dış faktörlerin içyapımızı etkilemesinin önüne geçme şansı yakalamıştır. Gerek dış toplu durum gerekse iç siyasi kültür açısından son derece kritik bir dönemden geçerken, Diyarbakır'dan tarihi bir yol haritası karşımıza çıktı.
Toplumuza yeni bir atılım gücü kazandıracak ana unsur olan toplumsal aidiyet hissi şimdi sağlam bir zeminde yeniden kurulacaktır.
Yeni sloganımız "İçte bütünlük, bölgede lider" olmalıdır.
Ortadoğu haritası değişirken, 100 yıl önce terk ettiğimiz coğrafyaya tekrar dönme ve bölgesel gücümüzle yeni dengeleri oluşturma fırsatı da karşımızda duruyor.
Bugün parçalanmış görünen ve bu parçalanmışlık içinde küresel güçlerce istismara açık Kürtlere yönelik hamlelerimizi sadece Türkiye içinde değil Mezopotamya çerçevesinde yapmamız gereği de ortaya çıkmıştır.
Kürtlerin bölgesel bir güç ile bütünleşmesi sürecinde en şanslı ülke Türkiye gözükmektedir.
Türkiye, uzun dönemde bölge halkının aidiyet hissini pekiştiren bir kader birliği yaratabilirse, küresel güçlerin gizli planlarını darmadağın etme pozisyonuna girecektir.
Mezopotamya bölge halkını yeni bir aidiyet hissi ile kucaklayabilirsek, kültürel, siyasi ve ekonomik politikaları devreye sokabiliriz ve Diyarbakır'da seslendirilen Türk-Kürt kardeşliğinin yeni bir dönem başlatmasına şahit olabiliriz.
Bu noktada Türkiye, bölgeye müdahil olmak isteyen güçlere ve Kürt nüfus barındıran diğer bölge ülkelerine göre daha çok avanta sahip.

SONUÇ: "İçte bütünlük, bölgede lider"
olma slagonunu yeni bir anayasa doldurmalıdır.
Yeni anayasa, bir taraftan cumhuriyetin demokrasi ile yeni taçlar kazanmasına yol açacak, diğer taraftan yakın coğrafyasını kuşatacak hamleler yapması imkânını verecektir.
Bölgenin son bütünlüğünün tarihi mirasçısı olan Türkiye, Diyarbakır sonrası, bölgeyi, bir bütün olarak kuşatabilen bir stratejik yaklaşım geliştirme ve bu yaklaşımı bir taktik esneklik içinde kademeli şekilde uygulamaya sokmak durumundadır...
Yeni dönemin ortaya çıkardığı stratejik yaklaşım, Türkiye'nin sadece bölge üzerindeki etkinliğini arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda küresel dengelerle bölgesel dengeler arasında hiçbir aktörün göz ardı edemeyeceği bir işlev üstlenmesini de sağlayacaktır.
İşte 21 Mart 2013'ün verdiği mesajlar budur.