BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 1 Ocak 2013

Fıkralar ve siyaset

Son zamanlarda gergin bir toplum olup çıktık. Gülmeyi, tebessüm etmeyi unuttuk âdeta. Ufak bir şeye bile hemen sinirleniyor, kızıyoruz. Çabucak geriliyoruz. Oysa, hoşgörüyle yoğrulan bir medeniyetin çocuklarıyız.
Değerli Büyüklerimizin anı kitaplarında, babalarımızın, atalarımızın söze başlayacakları zaman bir fıkra anlatmadan konuşmadıkları, ayrıca sözün dinlenmesi ve dikkat çekici olması için konuşmanın orta yerinde bir fıkra anlatmayı bir yöntem olarak kullandıkları anlatılmaktadır.
Bu vesileyle, Türk siyasetinin mümtaz liderlerini yakından takip eden, siyasetin esprili yönlerini, fıkralarını kitapta toplayan iki güzel insanı (Türker Sanal ve Erkal Zenger) rahmetle anıyorum.
Rahmetli Erkal Zenger'in, "Özal-Demirel ve siyasiler" ve Türker Sanal'ın, "Demirel fıkraları" adlı kitaplarındaki fıkraların bazılarını, halkımızın yeni yılın ilk günlerinde yüzünün gülmesi dileğiyle nakletmek istiyorum.
Erkal Zenger'in kitabından:
* Rahmetli İSMET İNÖNÜ anıları: Tarih: 1972.
Yanımda çalışan iki kız kardeş var. İkisi de çok güzel.
Mankenlere taş çıkartıyorlar.
Onlara mini etek giydirerek İsmet İnönü'nün yanına gittik. Ses cihazlarını deneyeceğiz.
Mini etekli kızlarımızdan birisi mikrofonu tuttu. İsmet paşaya, "bir şeyler söyleyin" dedim. Ses yok. İnönü, bizim kızın başından ayağına şöyle bir baktı. "Bu sene dünyada uzun etek modaymış öyle mi?" diye konuştu.Kızımız, "Evet paşam" karşılığını verirken, Paşa, kızı bir kez daha tepeden aşağı süzdü; Görüyorum ki bu modaya hiç uymamışsınız" demez mi?
* TURGUT ÖZAL: 6 Kasım 1983 seçimlerine hazırlık. Turgut Özal, Türkiye'yi gezmeye başladı. Karadeniz'in küçük bir kasabasındayız. O gün oranın pazarı olmasına rağmen, meydan oldukça boş.
Özal, 80-100 kişiye konuşuyorama insanlar uzaktan dinliyor, yanımıza sokulmuyor.
Bu arada, otobüsün kapısında, uzun boylu, iri yarı bir kadın vatandaşımız Özal'la konuşmak için polislerle didişiyor.
Kadını aldım, yukarı çıkarken Özal, kadını gördü, konuşmasını kesti. Kadın öyle sevgiyle sarıldı ki, Özal'ın kafası kadının kolları arasında kayboldu. Bir anda Özal'ın elinden mikrofonu alan kadın vatandaşımız halka konuşmaya başladı:
Ula avrat yürekli herifler. Cenderme köyde ne dedi? Bu Özal'a oy veren olursa, kim dinlemeye giderse, falakaya yıkacağız. Demedi mi?
Aha gelsin beni yıksın falakaya. Kadın konuşuyor, meydan doldu. Kiyametler kopuyordu. Sonunda mikrofonu Özal'a uzattı:
Al. Şimdi ne diyecoğsan, de oni."
Özal'ın gözleri yaşardı. Meğerse Turgut Sunalp'in partisi MDP'nin iktidara gelebilmesi için, jandarma köy köy, kapı kapı dolaşıp gözdağı vermiş köylülere...
* SÜLEYMAN DEMİREL: Yıl: 1977.
Demirel Başbakan. Yunanistan'la aramız gergin. Hora isimli MTA'ya ait sismik bir araştırma gemisi hazırlanıyor.
Yunan hükümeti, "Hora, Ege'ye çıkıp araştırma yaparsa, batırırız" diye haberler yapıyordu.
Demirel basın toplantısı sonunda, "Hora göreve ya çıkmıştır, ya çıkmamıştır.
Çıktıysa görevini yapmıştır. Toplantı bitmiştir"
diyerek, konuşmasını tamamlıyor... Bütün gazeteciler merak içinde.
Bir gazetecinin sorusu duyuluyor: Sayın Başbakan. Hora uluslararası sulara çıktı mı?
Eğer açılmış derseniz, sismik araştırma yapıp yapmadığını açıkça belirtin''. Başbakan Demirel, "O odur, bu budur, buda budur.
Hadi bakalım." Gazeteciler şaşkın.
Toplantı bitti.
*
Yıl:1987. Eski liderlerin yasağının kalkıp kalkmaması için referandum yapılacak.
Demirel, siyasi yasağının kalkması için uğraşıyor. Gezide bir gazeteci soruyor:
Acaba yasaklar kalkarsa adaylığınızı koyacak mısınız?'' Demirel cevaplıyor:
Galktı da gomadık mı? Hele yasaklar bir kalksın, onu o zaman düşünürüz. Var mı başka diyeceğin."
* Üniversite ziyaretlerinden birinde sol görüşlü bir öğrenci Demirel'i sıkıştırmaya çalışır. Öğrenci, "İşi sahiplenmek gibi bir âdetiniz var" der.
Demire ise, "Sen nerede oturuyorsun?" diye yarı ciddi yarı şaka sorar.
Öğrenci, Kadıköy'de oturduğu yüksek sesle söyler.
Demirel: Hah işte buraya her gün gelmek için üstünden geçtiğin köprü var ya... Onu ben yaptım.
Öğrenci sessiz bir şekilde yerine oturur.