BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 5 Temmuz 2011

Cemil Çiçek'in başkanlığı

TBMM Başkanlığı'na, siyasetimizin 'akil adam'larından Cemil Çiçek'in seçilmesi, Türkiye'nin son on yılda yaşadığı değişim tecrübesinin, bir normalleşme sürecinin önemli kilometre taşlarından birisidir.
CHP ve BDP'nin oy vermemiş olmalarına karşın, Cemil Çiçek ismine sıcak bakmaları, ılımlı bir havanın oluşmasına da yol açacak gibi görünüyor.
TBMM başkanlığı üzerinde oluşan olumlu iklim, Türkiye'nin, devletiyle, bürokratıyla, siyasetçisiyle, askeriyle, aydınıyla, din adamıyla, toplumun tüm aktörleriyle sivilleşme adımlarını hızlandırmak zorunda olduğuna işaret etmektedir.
Türkiye'nin insan haklarının ve hukukun tek geçerli olduğu yeni bir toplumsal düzene kavuşması, bu sürece bağımlı olarak inşa edeceği yeni siyasal dille ve ortaya koyacağı siyasal iradeyle mümkün.
Bir taraftan büyüyen diğer taraftan demokratik gelişme adımlarını düzgün atan Türkiye'nin önünde en büyük hedef şimdi; yeni anayasa için uygun iklimin yaratılmasıdır. Yeni TBMM Başkanı Cemil Çiçek, siyasi tecrübelerini konuşturarak bu iklimi yaratma şansı en yüksek isimlerden birisidir.
Temel hak ve hürriyetleri esas alan, şeffaflık ilkelerine dayalı bir siyasî-hukukî düzen Büyük Türkiye'ye giden yolun önemli kilometre taşlarından birisi olacaktır. Bu hedefi taçlandıracak olan en önemli başarı ise, Türkiye'nin en kısa sürede yeni bir anayasa yazması ve bunu Türkiye'nin en geniş toplumsal mutabakat metnini ortaya çıkarmasıdır.
Böyle bir şans, Türkiye'nin yeni gerçekleri, genç nüfusu, demokrasi talebi, ekonomik potansiyeli, dünyada yükselen profili, bölge lideri olma özelliğini destekleyecek, 'Büyük Türkiye'nin yeniden doğuşuna hız kazandıracaktır.

KOLAY OLMADI
Türkiye bu noktalara kolay gelmedi.
Silahlı Kuvvetler'in siyasi etkisi, Türk siyasal sisteminin en önemli unsuru olmuştu yıllarca. 1960 darbesinden bu yana, askerin siyasetteki etkisini tartıştık. 1971 12 Mart muhtırası, 1980 darbesi, 28 Şubat muhtırası, 2003 ve 2004'te darbe hazırlıkları ve 2007'de 27 Nisan e-muhtırası ile sona gelindi.
Daha doğrusu net biçimde,Türk Milleti, arkasına güçlü destek verdiği iktidarla, 'Yeter artık söz benimdir'diyerek ağırlığını koydu.
2010 referandumu ve 12 Haziran seçimleri, Türkiye'nin sivilleşmesi sürecini hızlandırdı, askerin siyaset üzerindeki eylemlerinin sona erdiriliş sürecinin kilometre taşlarını birer birer döşedi. Bu siyasal iradenin başarısıdır. Önemli adımların atılmasını siyasi iradenin tutarlılığı ve kararlılığı mümkün kılmıştır.
12 Haziran seçim öncesi ve sonrasında ilk kez asker unsurundan, sivil-asker dengesinden söz edilmediğine tanık olduk, bu gelişme Türkiye'nin zamanın ruhuna uygun siyasal ve hukuksal bir düzen inşa etme yolunda önemli mesafeler kat ettiğini gösteriyor.
Ama yapacağımız çok işler var.
Türkiye'nin tarihsel yolculuğunu sürdürmesi, demokratik dünyanın ruhuna nüfuz edebilmesi; ancak siyasetin ve hukukun üstünlüğüne yaklaştığı kadar mümkün olacaktır.
Bu tarihi süreç ile birlikte Türkiye, modern-küresel dünyanın değerleriyle, kendi yerel dinamiklerini bir zihniyet devrimi yaparak bir arada götürmek durumundadır.

SİVİL TOPLUM

Güçlü bir sivil toplumun varlığı özgürlüğün en büyük güvencelerinden biri olduğu kadar, demokrasinin pekişmesi ve istikrarı açısından da son derece hayati bir durumdur.
Yeni Anayasa bağlamında, başta ifade ve örgütlenme özgürlükleri olmak üzere sivil özgürlükler üzerindeki anayasal ve yasal kısıtlamaları ortadan kaldırmak gerekiyor. Türkiye'yi sivil örgütler için cazip hale getiren yasal ve idari özendirici tedbirlerin alınması bir zorunluluktur. Bunun da sivil toplumun kendi ayakları üstünde durmasını sağlayacağı ortadadır.
Güçlü ve özerk bir sivil toplumun varlığı hem demokrasi için elverişli bir zemin sağlayacak hem de özgürlüklerin garantisi olacaktır.