28 Şubat sürecinde, şiir okuduğu için cezaevine konuldu. Yetmedi, siyasi yasağa maruz kaldı. Olmayınca da partisi hakkında kapatma davası açıldı. Darbe hazırlıkları oldu. Cumhurbaşkanını seçmesi engellendi. "367"ler, "411"ler sıkıntılarını yaşadı. Erdoğan'ın en büyük şansı, arkasında çok yüksek bir halk desteğine sahip olması ve uluslararası konjonktürün "demokratik güçler"den yana tavır sergilemesidir.
KARARLI DAVRANIŞ
Başbakan Erdoğan'ın gündemdeki belge konusunda baştan itibaren çok kararlı davrandığı gözden kaçmıyor. Erdoğan'ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'dan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner'den bilgi aldıktan sonra, belgenin üstüne gittiğini ve gerçeği ortaya çıkarma konusunda sorumluluk altına girdiğini, Türkiye'yi yakından izleyen her göz görüyor.
ERDOĞAN'IN TUTUMU
Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Askeri Savcılık açıklamasından sonra, alacağı tutumu gösterdi. Erdoğan konuyla ilgili şöyle dedi: "Biz gerekli başvurumuzu savcılığa yaptık. Bununında biz de gerekli çalışmaları yapıyoruz, yapacağız. İnanıyorum ki Silahlı Kuvvetler debu çalışmaları yapacak. Bu olayın menşei nereye varırsa varsın sonuna kadar gidilecek."
Başbakan'ın sözlerinden anlaşılan o ki Askeri Savcılık bu dosyayı şimdilik kapatsa da AK Parti bu olayın arkasını bırakmayacak gibi. Her ne kadar Askeri Savcılık bu takipsizlik kararını verse de Başbakan Erdoğan'ın şu sözü çok manidar: "İnanıyorum ki Silahlı Kuvvetler deçalışmaları yapacak."
KAPATMA DAVASI
Siyasi kulislerde bir söylenti var. AK Parti eski genel başkan başyardımcısı Dengir Mir Fırat, demokrasiye komplo belgesinin arka planında "AK Parti aleyhine yeni bir kapatma davası" olduğunu söylemişti. Emniyet'in Ergenekon operasyonu sırasında ele geçirdiği belgenin, "hükümete karşı daha geniş bir planın parçası" olduğu izlenimi veren fısıltılar sürüyor. Dengir Mir Fırat'ın ima ettiği "ikinci yargı darbesi" beklentisiyle, ele geçen belgenin arka planı fısıltısı birleşince, Erdoğan'ın, İrticayla Mücadele Eylem Planı konusundaki kararlılığı daha iyi anlaşılıyor.
Başbakan Erdoğan'ın, "Partimize ve hükümetimize yönelik bu tür girişimler, bizi demokratikleşme ve reformlar konusunda daha fazla teşvik ediyor" sözleri bakalım nasıl sonuç verecek? Demokrasilerde çare tükenmez, "mutabakat adresi halk" olmalıdır.
