Tarihi 24 Haziran 2013

Kimsin sen necisin?

Bu eylemler, artık kabul edilebilir ve müsamaha gösterilir noktayı alabildiğine aştı. Türkiye'ye ve bu ülke insanına sistemli bir saldırıya dönüştü.
Rengi de amacı da tamamen ortaya çıktı.
Birileri Türkiye'de sağa sola saldırıyor. Birileri de dışarıda Türkiye aleyhine bunu kullanıyor. Son günlerde yaşadıklarımızın özü bu!
Merkel, Taksim bahanesiyle Türkiye'nin önünü tıkamaya çalışıyor. Bild Gazetesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na hakaret ediyor. New York Times ve Washington Post gibi gazeteler ülkemizi yerden yere vuruyor.
CNN, mal bulmuş gibi saldırıyor.
Yahudiler ülkemizin iyice karışması için dua ettiklerini açıklıyor. Vesaire, vesaire...
Dışarıdan kopya üzerine kopya veriliyor.
Yurt dışından "duran adam" gibi eylemler ithal ediliyor. Olmadı, bir başka tavsiye geliyor...
Şimdi de Almanların Der Spiegel dergisi devreye girdi. 10 sayfalık özel bir ek çıkardı. Türkiye'de de dağıtmayı düşünüyor. Bu eke Türkçe bir başlık koydu: "Boyun Eğme."
Eylemcilere sesleniyor. Devam mesajı veriyor, tahrik ediyor.
Ne adına ve kim olarak?
Sorunun cevabını bulmak için yürüttüğü yayın politikasına bakmak lazım. Bu derginin geçmişi sabıkalarla dolu. Sürekli ve sistemli olarak Türkiye'ye ve bizim insanımıza saldırdı. Hep İslam düşmanlığı yaptı. Yine farklı olmayacak. Aynı politikayı sürdürecek. Eylemcilerden aldığı destekle Türkiye'ye daha fazla yüklenecek.
Bizimkiler de "Sen kimsin, necisin?" sorusunu sormak yerine, kullanılmak üzere dışarıya daha fazla malzeme üretecek!
Çok kızıyorlar, ama tekrarlamak zorundayım. Bunun adı "ihanet" ve Türkiye bir "şer ittifakı" ile karşı karşıya.
***

Bu ittifak, son derece kaba istismarlara imza atıyor... Birileri, ellerinde Atatürk posterleri ile sağa sola koşuşturup duruyorlar. Polis panzerlerinin önüne dikiliyorlar. Orak çekiçli kızıl bayraklar altında fotoğraflar veriyorlar.
Oysa, Atatürk'ün sözleri ortada: "Biz ne bolşeviğiz, ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız."
Onlar, Atatürk istismarı yaparken, "ulusalcı" olduklarını iddia edenler de "enternasyonalistlerle" kol kola geziyorlar. Komünistlerle işbirliği yapıyorlar.
Bunların Atatürkçülükleri de ulusalcılıkları da palavra!
Ne bu ülkeye, ne de bu ülkenin insanına hiçbir faydaları yok. Sadece başkalarının yazdığı bir senaryonun içinde "figüran" olarak bulunuyorlar.
Sergiledikleri vandallık da cabası...
***

Bizim basın ise, bunları şişirdikçe şişiriyor, "Bu farklı bir kuşak" deyip, yere göğe sığdıramıyor. Espri kabiliyetlerine övgüler düzüyor. Topluma "Sadece özgür yaşamak istiyorlar" diye sunmaya çalışıyor. Ancak, gerçek hiç de öyle değil.
Bunların espri anlayışları, ülkenin Başbakanına sövmekle sınırlı!
Hiçbir değerleri yok. Komünisti komünist, Atatürkçüsü Atatürkçü, ulusalcısı da ulusalcı değil. Bütün kavramların içini boşaltmışlar. Cehalet diz boyu ve paçalardan akıyor.
Twitter'ı iyi biliyorlar, ama 140 karakter yazarken bile içini dolduramıyorlar. Türkçe dışı garip bir dil kullanıyorlar; imla derseniz evlere şenlik.
Tek doğru takdim, farklı olmaları. O kadar farkılar ki, düşünemiyorlar, sezemiyorlar, feraset sahibi değiller.
Başkalarının yazdığı senaryolara balıklama atlıyorlar. Bunu da marifet sanıyorlar.
***

Bu "özgür yaşamak isteyenler" ne yapıyorlar biliyor musunuz?
Ankara Kuğulupark'ta başından beri izliyorum. Akşama doğru toplanıyorlar, içmeye başlıyorlar. Bina duvarlarına ve araç aralarına işiyorlar. Saat 23:00 civarında da polisle savaşıyorlar. Trafik lambalarını ve reklam panolarını kırıyor, yollara küfürler yazıyorlar. Bütün marifetleri bu kadar!
Çirkin, ucuz ve alabildiğine basit!