Tarihi 15 Mayıs 2013

Gidişin olsun da dönüşün...

Oh, gerçekten rahatladık; 52 yıllık IMF macerası bitti. Güle güle IMF, gidişin olsun da lütfen dönüşün olmasın.
Mümkünse bir daha eski ilişkileri tekrarlamayalım!
Çünkü...
Geçmişe dönüp baktığımızda çok acı hatıralarımız var!
IMF'ye 11 Mayıs 1947'de üye olmuşuz. Darbe yönetimi döneminde ise borçlanmaya başlamışız. İlk stand-by anlaşmasını 1 Ocak 1961'de Cemal Gürsel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde imzalamışız.
Sonrası malum...
IMF parayı vermiş, emretmiş. "Parayı veren düdüğü çalar" ilkesi gereği kuralları o koymuş. Bize de gözü kapalı uymak düşmüş. Sorun çözeceğini iddia etmesine rağmen, başımıza türlü belalar açmış.
Geniş kitleler "IMF defol" sloganları atarken, ülkeyi yönetenler IMF'ye sıkı sıkıya sarılmış. IMF ise, "kurtarıcı" olarak girdiği ve "reçeteler" sunduğu diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'nin sorunlarına da çare olamamış.

* * *
Şimdi, son borç taksitimizi ödedik ve IMF gidiyor diye herkes bayram yapıyor.
Gariptir, bunların içinde geçmişin IMF sevdalıları da var. Bukalemun misali renk değiştirdiler, kalabalıkların arasına katıldılar. Kimi, Türkiye'nin bu "büyük başarısına" övgüler düzüyor...
Kimisi, "Aman, bir daha geçmişe dönmeyelim" demeçleri veriyor...
Kimisi de adeta zil takıp oynayacakmış gibi bir görüntü ortaya koyuyor...
Her şey tersine dönmüş durumda!
Oysa daha düne kadar, oldukça farklı bir hal içindelerdi. TÜSİAD gibi kuruluşlar, Hükümetleri IMF ile masaya oturtmak için her türlü çabayı sergiliyorlardı. "Batıyoruz" diyorlardı:
- IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmamız lazım. Yoksa çarklar dönmeyecek, reel sektör bitme noktasına gelecek.
Anlaşmanın ardından da gelen paradan aslan payını alıyorlardı.
İşte bunun için topluma "IMF'siz ayakta kalmanın imkansız" olduğu propagandasını yapıyorlardı.
Peki ne oldu da bu kadar değiştiler?
Çünkü, o eski söylemleri artık kimsenin "yemediğini" gördüler! O kadar uğraşmalarına rağmen, Hükümet'i 20.
Stand-by
anlaşmasını yapmaya ikna edemediler.

* * *
Artık IMF de yeni bir anlaşma da yok.
Buna karşılık Türk ekonomisi batılı pek çok ülkeden daha iyi durumda. Problem yaşamıyoruz, tıkır-tıkır işliyor Kimse de yıllar boyu önümüze konulan "acı reçeteleri" içmek zorunda değil. Hem IMF'den, hem de IMF'yi kullanıp bu halkın sırtına binenlerden kurtulduk.
Yeni bir anlaşma daha yapsaydık, olacaklar belliydi...
Alınan kredileri yine büyük ölçüde belli sermaye grupları yiyip öğütecekti.
Bedelini de getirilecek dolaylı ve direkt vergilerle işçi-memur gibi dar gelirli kesimler ödeyecekti. Fatura onlara yıkılacaktı.
Geçmişte hep böyle oldu.
Yetmeyecek, bu kadarla da kalmayacaktı. Biz de başkaları da bu hastalıklı görüntüye bakıp gerçekten IMF'ye muhtaç olduğumuzu sanacaktık!

* * *
Yıllarca bağırdık, çağırdık, isyan ettik.
Ama geçmişte hiçbir işe yaramadı.
Ömrümüz IMF kıskacında geçti.
Para verdiler, aldık; emrettiler, yerine getirdik.
57. Hükümet döneminde yaşananları ve verdiğimiz tavizleri hatırlarsınız. İthal Bakan bile gönderdiler sesimizi çıkaramadık.
Meclis'te yasal düzenlemeler yapmamızı istediler, yerine getirmek zorunda kaldık.
İşte bunun için IMF'ye "güle güle" diyorum.
Bu yüzden "Gidişin olsun da dönüşün olmasın" temennisinde buluyorum. Birkaç tuzu kuru hariç, herkes gibi ben de bir daha o günleri yaşamak istemiyorum.