Tarihi 10 Mayıs 2013

Apo için devlet sözü

DSP, MHP ve ANAP'ın oluşturduğu 57. Hükümet dönemiydi. Önceki Ecevit Hükümeti döneminde Türkiye'ye teslim edilen Abdullah Öcalan'a verilen idam kararı tartışılıyordu. Öcalan'ın idam fezlekesi Başbakanlık'ta bekletiliyor, bir türlü Meclis'e gitmiyordu.
Hükümet'in DSP ve ANAP kanadından da genellikle benzer dayatmalar geliyordu:
-Kopenhag Kriterleri gereğince Türkiye'de idamı kaldırmamız gerekiyor. Bu yüzden Öcalan'ı idam edemeyiz.
O günlerde Öcalan'ın ipten kurtarılmasına sert tepki gösteren partilerden biri de BBP'ydi. Muhsin Yazıcıoğlu, yaptığı açıklamalarda konunun "Kopenhag Kriterleri" ile hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyordu. Partinin Genel Sekreteri Orhan Kavuncu da bu çerçevede görüşmek için Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı'ndan randevu talep etti:
Bir iki gün sonra cevap geldi:
-Sizi bekliyoruz.
Orhan Kavuncu, Dışişleri Bakanlığı
'na gittiğinde Müsteşar'la görüşeceğini düşünüyordu. Ancak, kendisini daha önce tanımadığı ve ismini bilmediği bir bakanlık yetkilisinin yanına götürdüler.
Odada bir masa iki de sandalye vardı. Adeta, Emniyet'in sorgu odalarından birini andırıyordu.
Kavuncu, "Nedir bu Kopenhag Kriterleri" dedi:
-Öcalan'ın idamını önlemek için sürekli önümüze konuluyor.
Bakanlık yetkilisi, çantasından bir kağıt çıkardı. Yarım sayfalık bir metin olan Kopenhag Kriterlerini, Orhan Kavuncu'nun önüne koydu.
Kavuncu tepki gösterdi:
-Öcalan'ın idamının engellenmesi bunun neresinde? Burada öyle bir hüküm yok.
Bakanlık yetkilisi de "yok tabi" cevabını verdi:
-Hani sizin Özbekistan'a iadesini engellemek için çok uğraştığınız, ama başarılı olamadığınız iki muhalif isim vardı ya...
Bu konuyu da aynı çerçeve içinde değerlendirmeniz gerekir.
Mesaj alınmıştı. Kavuncu teşekkür etti ve odadan çıktı. Çünkü, Özbekistan'a iadesi gerçekleşen o iki ismin hikayesini çok iyi biliyordu. İslam Kerimov'un iadesini istediği o kişilerle ilgili olarak Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte dönemin İçişleri Bakanı'na gitmişti.
Bakan da aynen şunları söylemişti:
-Biz de sizin gibi iade edilmelerine karşıydık. Ancak Cumhurbaşkanımız, Özbek Cumhurbaşkanı Kerimov'a söz vermiş. Biz de bu yüzden onları teslim ettik, ama idam edilmemeleri şartıyla!
Olay son derece açıktı. Öcalan'ı paketleyip bize verenler de aynı şartı ileri sürmüşlerdi ve Türkiye bunu kabul etmişti.
Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz'ın imzaladıkları "İdam Fezlekesinin Başbakanlık'ta Bekletilmesine İlişkin Protokolün" arkasında bu söz vardı. Nitekim, daha sonra idam kaldırıldı ve Öcalan ipten kurtuldu.

* * *
Türkiye'nin yakın tarihi, PKK konusunda direkt ya da dolaylı görüşmeler, sözler ve pazarlıklarla dolu... Gazeteci arkadaşım Nur Batur'un 2011 Yılı"nda basılan "Tarihi Yazarken Yaşamak" isimli kitabında Celal Talabani bakın ne diyor:
-Özal benden çatışmaları durdurmaları için Öcalan'la görüşmemi istedi...
Bunun üzerine Öcalan'a gittim ve ateşkese razı ettim. Başbakan
'ın yaptığı açıklamalar, Öcalan'ın idam tartışmaları sürerken, 57. Hükümet döneminde de bazı görüşmelerin olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, buna MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve dönemin Adalet Bakanı DSP'li Hikmet Sami Türk tepki gösteriyor:
-Hayır, herhangi bir görüşme v e temas olmadı.
Peki hangisi doğru?
Bana göre her iki tarafın söylediği de!
Çünkü o dönemde bu tür temasları siviller değil, askerler yürütüyordu. Bütün ipler askerlerin elindeydi. Seçilmişler değil atanmışlar başroldeydi. Muhtemelen DSP Azınlık Hükümeti'nin Başbakanı Bülent Ecevit'in de başlangıçta "Apo'nun Türkiye'ye şartlı tesliminden" haberi yoktu! Ecevit, sadece "devlet adına verilen bir sözü" yerine getirdi! Yani, mesele çok karmaşık ve hiç bir şey dışarıdan bakıldığında göründüğü gibi değil.