Tarihi 30 Nisan 2013

Bahçeli'nin "İç çatışma" kaygısı

2008 Yılı'nda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yıllık değerlendirme toplantısını bitirmişti. Sıra basın mensuplarının sorularına geldiğinde ezberleri bozacak çok ilginç sözler söylemişti!
Bugün sırası geldi, hatırlatmak istedim...
Gazeteci arkadaşımız Muharrem Sarıkaya'nın sorusu aynen şöyleydi:
-Doğu ve Güneydoğu'ya dönük olarak, adına ister "Kürt açılımı", ister "Doğu ve Güneydoğu açılımı" ya da "sorun" denilsin; bir projeniz veya planınız söz konusu mu? Şimdi teypten aynen aktarıyorum.
Devlet Bahçeli önce Meclis'teki bütçe görüşmelerinde konunun çerçevesini net olarak ortaya koyduklarını söyledi. Ardından da MHP'nin konuya bakışını aktarmaya başladı:
"Türkiye'nin bazı konuları köklü çözümlere ulaştırılmadığı takdirde, sürekli tartışılır, öteleştirilir, dışlanır ise bu sorunların birikimi Türk Devleti ve Milleti'nin beka sorunu haline dönüşür."
Bu noktanın altını çizdikten sonra, söz asıl vurucu cümleye geldi:
"Şu an Türkiye'nin bana göre temel sorunu beka sorunudur."
Peki, ne yapmak gerekiyordu? Bu konular, Türk Devleti ve Milleti'nin bekasını tehlikeye sokmadan nasıl halledilecekti?
Çözümü Devlet Bahçeli'nin ağzından aynen aktarıyorum:
"Toplumun çeşitli kesimlerinden gelen talepleri, Türkiye'nin beka sorununu tehdit eder boyuta getirmeden çözebilecek bir uzlaşıyı sağlamakta ve açılımları bu hedef doğrultusunda samimi yapmakta yarar vardır. İşte bunlardan bir tanesi bölücü terör meselesidir. Güneydoğu sorunu sosyo ekonomik meseleler olarak ele alınmalıdır ve Türkiye'nin yine değişik konularına da bu anlayış çerçevesinde yaklaşılmalıdır. İşte bunlardan bir tanesi olan etnik tartışmalarla beraber yürütülmek istenen mezhep tartışmalarına da Türkiye'de beka sorunu yaratmadan çözüm bulmayı tercih etmeliyiz."
Söyledikleri açık ve net: Devlet Bahçeli "çözüm" diyor. Aksi takdirde Türkiye'nin bekasının tehlikeye gireceğinin altını çiziyor.
Peki bu nasıl olacak?
Devlet Bahçeli de "Bunun yeri neresi olmalıdır?" sorusunu sorduktan sonra sözlerine devam ediyor:
"Bunun yeri sokaklar olmamalıdır. Bunun yeri parti binalarını taşlama olmamalıdır. Bunun yolu bir takım insanlara daha fazla sıkıntılar yaratılmadan yapılmalı. Peki, bütün bunların her şeyin konuşulacağı yer neresidir? Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. TBMM çatısı altında bunlar tartışılmalı, konuşulmalı, aydınlarımız, medya mensuplarımız da bu tartışmada düşünceleri ile katkı sağlamalıdır. Ama gittikçe bu derinleşiyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin artık etnik sorunu, mezhep tartışmaları, açlık, yoksulluk, geri kalmışlık, işsizlik, Türkiye'nin beka sorununu tehdit eden algılamalarla ortak gelişmekte ve Allah muhafaza ileride telafisi mümkün olmayan bir programın gelişine işaret etmektedir."
Şimdi gelelim en önemli bölüme... Devlet Bahçeli "çözümün" ne şekilde, nerede olacağını ve siyasi partilerin ne yapmaları gerektiğini de söylüyor:
"Bu konuda çözüm üretecek yer TBMM'dir, çözümü başlatacak da siyasi iktidardır. Öyleyse siyasi iktidar bu yüzde 47'lik ve 338 Meclis çoğunluğu ile herkesi orada hor ve düşük göreceği yerde, bu sorunları Meclis'e taşımalı, Anayasa değişikliği başta olmak üzere neler yapılması gerekiyorsa teklifini sunmalı ve diğer siyasi partiler de bu çözüme katkı sağlayacak anlayışlarını ortaya koymalıdır. Efendim, 'Teklif iktidardan geldi, ben yokum' demek doğru değildir. Meclis'te varsan, iktidardan gelen teklife iyi kötü bir şeyler söyleyen konumunda olmalısın. Bunu Meclis'in dışına taşıdığınız vakit, Parlamento dışı bir muhalefetin oluşmasını sağladığınız takdirde, intifadadan başlar, çocuklarla gelişir, ayaklanma ile devam eder, iç çatışma ile iyi veya kötü şekillenir. Bu da Türkiye için yazık olur!"
İşte, Devlet Bahçeli'nin 2008 Yılı'nda söyledikleri bunlar. Bugün söyledikleri ve yaptıkları ise onlardan çok farklı.
Neden ve niçin?
Herhalde bu soruların cevaplarını da kendisinin vermesi gerekiyor!