Tarihi 25 Aralık 2012

Erkekseniz siz çıkın ortaya

Geçmişten bu güne hiçbir değişiklik yok.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde hamam da aynı tas da. Yine öğrencileri kullanıyorlar; yine gençleri kışkırtıyorlar...
Şu rezalet ve çelişkiye bakın: "Kahrolsun emperyalizm" diye bağıran bir grup genç, ODTÜ'de Başbakan'ı protesto etti. Hem de emperyalizmin beline darbe vuran bir tören sırasında. Biz o gün kendi uydumuzu uzaya fırlattık.
Aldığımız uzay fotoğrafları için Amerikalılar'ın ve Avrupalılar'ın eline tıkır tıkır saydığımız paralardan kurtulduk.
Gerçekten emperyalizme karşı olsalardı, miting düzenleyip bu tarihi anı desteklemeleri gerekirdi. Oysa, onlar protesto edip taş attılar.
Çünkü, arkalarındaki güç öyle olmasını istedi.
Tarih tekerrür etti. Geçmişte olduğu gibi yine kullanıldılar!

***

Eskiden ODTÜ, terörün ve anarşinin merkezi olarak görülürdü. Ancak, öğrencilerin çoğunun bu işlerle ilgisi olmazdı. Üniversitede 10.000 öğrenci varsa, sadece 300-400'ü olayların içinde yer alırdı.
O dönemde "seyyar" ve "nöbetçi" eylemciler olurdu. Başka üniversitelerden ya da şehirlerarası aktarımla Ankara dışından gelir, olayın ardından geri dönerlerdi. Olay çıkaran öğrencilerin yüzde 70-80'i dışarıdan toplamaydı. Düzgün okuyan, dereceye giren, bilimle ilgisi olan öğrencilerin hiç biri olayların içinde yer almazdı.
Bu defa da aynısı oldu...
ODTÜ'de olay çıkaranların çoğunun sağdan soldan toplama gençler olduğu görüldü.

***

1980 öncesi, Öğrenci Konseyi ve İGD gibi derneklerin başındaki isimler ODTÜ'de hayli etkiliydiler. Emperyalizme karşı nutuklar atarlardı. "Bağımsız Türkiye" diye bağırırlardı. Her fırsatta sermaye düşmanlığı yaparlardı.
Şimdi isimlerini tek tek sayıp keyiflerini bozmak istemiyorum, ama...
Mezun olduktan bir süre sonra, bütün söylediklerini unuttular. "Devrimcilik" geride kaldı. Gidip, Türkiye'nin en büyük kapitalist kuruluşlarının başına geçtiler. Rahat bir hayat sürüp ceplerini doldurmayı tercih ettiler. Olan garibanlara oldu. Sıkıntıyı temiz ve saf Anadolu çocukları çekti. Onlar cezaevlerine düştüler. Onların hayatı karardı.
Onların anne ve babaları gözyaşı döktü.
Bazı öğretim üyeleri o günlerde de "aslansınız siz" diye öğrencilerin sırtlarını sıvazlardı. Gençlere arkalarında olduklarını söylerlerdi. Üniversiteye sağ görüşlü ya da işlerine gelmeyen bir rektör atandığında, hemen öğrencileri harekete geçirirlerdi...
İşte bu yüzden ODTÜ öğrencileri hiç tanımadıkları Tarık Somer rektör oldu diye boykot yaptılar. Osman Tan'ın rektörlüğü sırasında da ayağa kalktılar:
- İstemiyoruz, istemeyiz...
Aslında onları asıl istemeyen öğrenciler değil, öğretim görevlileriydi!

***

Bakıyorum da yine bazı öğretim üyeleri ortaya çıkmış durumdalar...
Olayların ardından öğrencilerle toplanıyorlar. Basının karşısına çıkıp, "öğrencilerin yanında olduklarını" söylüyorlar. Taş atıp olay çıkaran gençlerin sırtlarını sıvazlıyorlar:
- Onlar bizim çocuklarımız.
Bazıları da yazılar yazıp, ateşin üzerine benzin dökmeye çalışıyor: "Gençlik, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir kalabalıktır. Korkmuyorlar, çünkü onların dağarcığında korku yok.
Ne biber gazı, ne tazyikli su, ne de gaz bombaları oları yollarından çevirmeyecektir."
Durumu ne kadar da güzel ortaya koyuyorlar!..
Doğru, gençler korkusuz. Gençler korkmuyorlar. Aslında korkanlar kendileri.
Durum bu olunca kendi kavgalarını kendileri vermiyorlar. Oyunu gençler üzerinden kurup, onları kullanmaya çalışıyorlar. Gençlerin hayatları ile oynuyorlar. ODTÜ'yü 1980 öncesine götürüp, kendilerini bir yerlere taşımanın hesabı içindeler. Geçmişte hepimiz tarafından izlenen bir filmi yeniden vizyona sokmak için çabalıyorlar.
Şimdi, "Başbakan'la bir probleminiz varsa kendiniz ortaya çıkıp halledin" diyeceğim, ama...
Biliyorum ki çıkmazlar, çıkamazlar.
Keşke, doğru ya da yanlış meydana atılıp tepkilerini ortaya koyan o gençler kadar cesur olabilseler!