Tarihi 3 Aralık 2012

CHP'de, CHP'ye meydan okuyanlar

Bir partide yetkili organlar niye kurulur? "Laf olsun" diye değil tabii ki. Parti politikalarını belirlemek ve partiyi yönetmek için. Ancak, CHP'de durum biraz farklı. Uzun süredir hep aynı sahne tekrarlanıp duruyor. Partinin yetkili organları kararlar alıyor.
Birileri de sürekli olarak kazan kaldırıyor.
Son örneğini TBMM Adalet Komisyonu'nda yaşadık...
CHP'li Sezgin Tanrıkulu ve Binnaz Toprak, komisyon üyesi olmamalarına rağmen Adalet Komisyonu toplantısına katıldılar.
Üzerlerine vazife olmamasına rağmen, birer konuşma yaptılar. CHP'nin resmi görüşünün tam tersini savundular.
Bir başka ifade ile CHP içinden CHP politikalarına meydan okudular!

***

Durum bu olunca pek çok parti yöneticisi ve milletvekili ayağa kalktı. Son derece sert tepkiler ortaya çıktı.
Çünkü, önce CHP'nin hukukçu milletvekilleri toplanmıştı. Mahkemelerde isteyene tercüman verilmesi düzenlemesinin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşü benimsenmişti. Sonra, MYK'da bu yönde bir karar alınmıştı. Son olarak basına kapalı TBMM Grup Toplantısı'nda aynı görüş ortaya çıkmıştı. Üstüne üstlük, Genel Başkan Kılıçdaroğlu da "Bizim görüşümüz budur" diye basına açıklamıştı.
Buna rağmen, Tanrıkulu ve Toprak gibi isimlerin içinde bulunduğu ekip yine takmadı! Durum bu olunca, CHP içindeki tartışmalar da ayyuka çıktı. Şahin Mengü, Tanrıkulu ve Toprak'ın tutumunu "İç parçalayan ve isyan ettiren bir olay" olarak nitelendirdi.
Facebook'taki sitesinden verip veriştirdi... "Partinin MYK'sından geçmiş bir görüşün aleyhine konuşmak hiçbir CHP'linin haddi değildir" dedi.
Daha da ileri gitti. Tanrıkulu'nun CIA'nın yan kuruluşu olan Stradfort belgelerinde "TR 705" kod numarası ile yer aldığını hatırlattı. Toprak için de "PM'ne seçildiği kurultaya gelmek yerine Diyarbakır'da bölücülerin yaptığı bir toplantıya katılmayı daha önemli bulan" ifadesini kullandı.
Bu milletvekillerinin parti program ve görüşlerine aykırı söylemlerde bulunmayı adet haline getirdiklerini, haklarında ne yapılacağını çok merak ettiğini belirterek, şu hatırlatmayı yaptı: "Daha önce bazı Kürt kökenli milletvekilleri, Merkez Karar Organı kararına rağmen Paris'te yapılan bir toplantıya katıldıkları için Erdal İnönü döneminde SHP'den ihraç edilmişlerdi."

***

Bu kadarla da kalmadı, bazı parti yöneticileri de bizzat Kılıçdaroğlu ile görüşerek tepkilerini ortaya koydular.
Yetmedi, bitmedi, parti tabanı bile devreye girdi. Bursa'da bir kadın işçi kameraların önünde Kılıçdaroğlu'nun yüzüne karşı açıkça söyledi: "CHP, BDP'ye yakın politikalar izliyor."
Kılıçdaroğlu, "Hayır, öyle değil"
dedi, demesine ama...
Benzer sözler Anadolu'nun dört bir yanında pek çok CHP'li tarafından dile getiriliyor. Sebebi de Sezgin Tanrıkulu, Binnaz Toprak ve Hüseyin Aygün gibi sonradan olma CHP'lilerin yaptığı çıkışlar.
Bu çıkışlardan parti grubunun büyük bölümü rahatsız. Kılıçdaroğlu'nun "herkese mavi boncuk" politikası devam ettiği müddetçe CHP'de sular durulacak gibi görünmüyor. Hatta bu tartışmalar bir "kırılmaya" kadar gidebilir!

***

CHP'de ciddi bir kriz var. Deniz Baykal bir köşede yeniden görev için bekliyor. Parti kurmaktan vazgeçen Mustafa Sarıgül, "Ben Ankara'ya gidersem milletvekilliği değil, iktidar için giderim" sözleri ile CHP tabanına göz kırpıyor.
Genel Başkan Yardımcısı Günsel Tekin, peş peşe 3 MYK toplantısına da katılmadı. Anadolu'yu geziyor, Kıbrıs'ta görülüyor. Muharrem İnce, bir haftada Sinop, Edirne ve Yalova gibi üç ile gidip, örgütle ilişkilerini sıkı tutmaya çalışıyor.
CHP sürekli yalpalarken, Kılıçdaroğlu ile olmadığını ve CHP'nin iyiye gitmediğini gören herkes, geleceğe yönelik olarak kendi hesabını yapıyor!