Tarihi 23 Ağustos 2012

PKK'nın "Esir" kampları

PKK, son bir yılda 150'nin üzerinde vatandaşımızı kaçırdı. Bunlardan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün de aralarında bulunduğu yüz küsuru serbest bırakıldı. 2'si ölü bulundu. 30 civarındaki devlet görevlisi, asker, siyasetçi ve sivil vatandaşımızın akıbeti halen meçhul.
PKK bunlara "esir" adı veriyor.
Acaba, terör örgütü bunları nerede tutuyor?
Bazılarını Türkiye içindeki sığınak ve mağaralarda. Bazılarını da Kuzey Irak'taki terör yuvalarında. Kaçırılanların toplandığı belli bir yer yok.
PKK'nın asıl büyük "esir kampları" ise Türkiye'nin içinde. İnsanların toplu yaşadığı mezraların, köylerin ve şehirlerin tam göbeğinde. Bu "esirlerin" tamamına yakını da Kürt kökenli vatandaşlarımız.

* * *
PKK'nın belli bölgelerde "taban" bulduğu yerlerden söz ediyorum. PKK'nın elinde tuttuğu asıl büyük "esir kitlesi" oralarda...
O bölgede iki ayrı grup yaşıyor. Bir kısmı terör örgütüne tamamen teslim olmuş.
Diğer bölümü ise silahların gölgesinde esir. İçten içe tepki gösterse de denileni yapmak zorunda. İstemese de PKK'ın dümen suyunda hareket etmek durumunda. Çünkü, önünde başka bir alternatif yok, çaresiz!
PKK para istiyor, veriyor.
Terör, çocuklarını elinden alıyor, sesini çıkaramıyor. "Gel" diyor, koşuyor; "git" diyor gidiyor. "Sus" diyor, korkudan yerinde oturuyor.
Yıllardır devam eden terör söndürülmek isteniyorsa, önce PKK'nın elinden bu esirleri kurtarmak lazım!

* * *
Dün, bu esaretin fotoğrafı gazetelerde yayınlandı. Şırnak Uludere'ye göreve giden askerleri taşıyan minibüs şarampole yuvarlandı. Yardıma ilk olarak Uludere'de 34 evladını kaybeden Gülyazı Köylüleri koştu. BDP heyetini karşılamak için bekleyen köylüler, Mehmetçik'i kurtarmak için seferber oldu.
PKK'nın "düşman" olarak adlandırdığı, "öldürdük" diye zafer çığlıkları attığı askerlerimizi araçlardan çıkardılar. Sırtlayıp, hastaneye yetiştirmek için koşuşturdular.
Terör örgütü, mayınlı tuzaklarla askere kahpe tuzaklar kurarken, onlar Mehmetçik'e kendi yavruları gibi sarıldılar.
Yaralıları araçlarına yerleştirip hastanelere taşıdılar.
PKK
, kahpe tuzaklarla askerimizi vururken, onlar canlarını kurtarmak için olağanüstü çaba gösterdiler.
Yetmedi, bu kadarla kalmadı. Köyün kadınları, karşılaştıkları bu manzara karşısında gözlerindeki yaşlarla Kürtçe ağıtlar yatkılar.
İşte, asıl Türkiye fotoğrafı bu!
Asıl fotoğraf bu, ama terör örgütü devreye girdiğinde bambaşka bir şekle bürünüyor.
Kin ve nefret duyguları devreye giriyor.
Bozuluyor, şekil değiştiriyor!

* * *
Şimdi, fotoğrafı daha da büyütelim:
Esaret sadece bölgede yaşayan insanlarla sınırlı değil. Büyük şehirlerden başlıyor, Kandil'e kadar uzanıyor...
Farklı söylemlerde bulunan ve PKK'yı bir "terör örgütü" olarak gören Kürt aydınlar da tehdit altında. Sürekli olarak aba altından sopa gösteriliyor. Silah gücü ile susturulup, esir alınmaya çalışılıyor.
Kandil'de ve diğer kamplarda bile dün kendi isteği ile gidip, bugün esaretten kurtulmaya çalışanlar var. Hep birlikte yaşadık; bunlardan yüzlercesi fırsatını bulduğunda silahları ile birlikte güvenlik güçlerine teslim oldu.
Şimdi kızacaklar, ama BDP'lilerin durumunun da çok farklı olduğu söylenemez. Onlar da PKK'nın vesayeti altında. Bağımsız siyaset yapamıyorlar.
Kendi inisiyatifleri ile hareket edemiyorlar.
Terör örgütünden ayrı söylem üretemiyorlar.
Hür iradeleri PKK ipoteği altında!
Türkiye'nin dört bir yanı PKK'nın "esirleri" ve "esir kampları" ile dolu. En büyük sıkıntı da burada!
Terörle mücadelenin en hayati ayaklarından biri, bu "esir kamplarının" yok edilmesi. Kürt vatandaşlarımızın terör baronlarının elinden kurtarılması...
İşte, Türkiye bunu başarırsa aklıselim galip gelebilir!