Tarihi 24 Mayıs 2012

İşkencecisini yanında taşımış!

Olay, dudak uçuklatacak kadar hayret verici. Türkiye'de hangi oyunların oynandığını ortaya koyan çarpıcı bir ibret belgesi. Yıllarca mesaisini bu işlere harcamış ve Meclis Araştırma Komisyonlarında görev yapmış Fikri Sağlar'ın bile, "Öyle mi, bak ben bilmiyordum" dediği bu gerçek bütün ezberleri bozacak!
Abdullah Çatlı, 1980 öncesi Ülkücü Gençliğin önemli isimlerinden biriydi. Ülkü Ocakları Ankara Şube Başkanlığı yaptı.
Daha sonra en tepe noktaya kadar yükseldi. Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı oldu.
Pek çok olayda gençleri o yönlendirdi.
12 Eylül 1980 İhtilali'nin ardından herkes birer birer yakalandı. Çatlı ve arkadaşları ne hikmetse rahatlıkla yurt dışına çıkabildi.
Sonrası malum...
Pek çok karmaşık ve derin ilişkiler içinde yer aldı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun cezaevinden kendisine haber gönderip "hayır" demesine rağmen, ihtilal yönetimine hizmet etti.
Darbeciler, ülkücü gençlere işkence yaparken, Kenan Evren'in MİT'teki damadı Erkan Gürvit'le irtibat halinde oldu.
Nihayet, Susurluk'taki o şüpheli kazada hayatını kaybetti. Çok önemli sırları ile birlikte hayata gözlerini yumdu.

* * *
3 Kasım 1996'da yaşanan Susurluk Kazası sırasında arkada bir koruma aracı vardı. O aracın içinde de Özel Harekâtçı Ercan Ersoy bulunuyordu. Abdullah Çatlı'yı koruma görevini yapıyordu.
Kimdi bu Ercan Ersoy?
Kamuoyu, o olaydan sonra son derece karanlık ilişkiler içinde olduğunu öğrendi.
Ancak Türkiye, Ercan Ersoy'un geçmişini bilmiyor.
Ersoy, 1980 İhtilali ile birlikte harekete geçen "işkenceci" polisler arasındaydı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın Merzifon sanıklarının büyük bölümü, O'nun işkence tezgâhından geçmişti.
Tamamına yakını lise öğrencisiydi. Kimseye tek bir kurşun atmamışlardı. Bütün suçları, o dönemde Ülkü Ocakları'na gidip gelmekti.
Sadece bu yüzden insanlık dışı işkencelere maruz kaldılar.
Ercan Ersoy, İsa Erencik'in sol el parmaklarını kapı arasına sıkıştırıp defalarca ezdi. Aradan 32 yıl geçti, ama Erencik'in parmaklarındaki o izler bugün bile görülüyor.
Salih Keserci'nin çıplak ayakları, kızgın sobaya dayanıp yakıldı.
En büyük bedeli ise M.E. ödedi.
İşkenceciler, M.E.'nin hayalarını sıktılar.
Erkekliği ile oynadılar. Evlendi, ama çocuğu olmadı.
Listeyi uzatmak mümkün...
Ercan Ersoy, bu gençleri sorguya götürüp getirirken, araçtan indiriyor, eziyet ederek ifade ezberletiyordu!
Peki, Abdullah Çatlı, Ercan Ersoy'un bu özelliğini bilmiyor muydu? Biliyordu elbette.
Buna rağmen, O'nu en yakınına aldı.
Güvenliğini ve hayatını O'na emanet etti. Ülkü Ocakları'nın en tepesindeki isim, o günahsız genç ülkücülere hayatı zindan eden Ercan Ersoy'la kol kola gezdi!

* * *
Susurluk Kazası'nın ardından, Abdullah Çatlı'nın kaybolan çantasının peşine düşen Fikri Sağlar'la konuştum. O çantada "Barnabas İncili'nin bulunduğu ve Yunanistan'a pazarlanmak istendiği" iddialarını hatırlattım... "Olabilir" dedi:
-Bu, akla yakın bir iddiadır. Çünkü, o çantada bana göre de değerli, bilinmemesi gereken, hatta rant getirici önemli bir evrak vardı.
Ardından çok önemli bir bilgi verdi:
- Ömer Lütfi Topal cinayetinin ardından Çatlı ve arkadaşları bir başka kumarhaneci olan Suudi Özkan'ı da öldürmek istediler. Özkan'a, Mehmet Eymür haber verdi ve Bulgaristan'a kaçarak hayatını kurtardı. Şimdi, ortaya çıkan görüntüye bakın:
İstihbarat örgütleri ile iç içe geçmiş bir yapı...
Kumarhanecilere yönelik cinayet ve planlamalar... Derin çevrelerle karmakarışık ilişkiler... Barnabas İncili iddiaları ve rant kavgaları... İçinden çıkıp yönlendirdiği gençlerin işkencecileri ile kol kola fotoğraflar...
Buna rağmen, bazı gruplarca yere göğe sığdırılamayıp ilahlaştırılan bir isim!
Normal olmayan bu görüntünün izah edilebilir bir yanı var mı?
Yok elbette! Demek ki, artık bazı ezberlerin bozulması gerekiyor!