Tarihi 11 Ocak 2012

Çoğunun hayatı roman

Hacettepe, 250 milyon lira borçlu bir kurum. Bir başka ifade ile Türkiye'nin borç batağına saplanmış bir üniversite hastanesi. Üstelik emsalleri ile makası öylesine açmış ki, en yakın takipçisi Uludağ Üniversitesi Hastanesi'nin borcu sadece 70 milyon lira.
Üniversitenin yeni rektörü Murat Tuncer, birkaç gün önce koltuğa oturdu. "Bu borcu nasıl ödeyeceğim" diye planlar yaparken, çok değişik sıkıntılarla tanıştı. Öylesine öğrenci dramları ile karşılaştı ki, yazılsa roman olur!..
Murat Tuncer, Rektör seçildikten sonra, Beytepe Kampüsü'ne gidip gelirken, dertlerini dinlemek için makam aracına öğrenci almaya başladı. Yanına oturan öğrencilere ilk sorusu "Neden otostop yapıyorsunuz?" oldu.
Gelen cevaplar son derece düşündürücüydü:
- Çünkü param yok hocam!
Bir gün öğrencilerden biri önünü kesti.
Kendisinden bir ricada bulunmak istedi. Murat Tuncer de "dinliyorum seni" dedi.
Öğrenci, kampüs içindeki camiyi gösterdi:
- Hocam, bu cami neden akşamları kapanıyor? Niçin sabaha kadar açık tutulmuyor?
Tuncer, "hayrola"
diye sordu:
- Sabaha kadar ibadet mi etmek istiyorsunuz? Öğrenciden yürekleri yakacak bir cevap geldi:
- Hayır, hocam hayır. Benim evim uzak. Yol parası çok tutuyor. Param da kalmadı. Camide yatıp kalkmak istiyorum.
Aracına binen bir başka öğrenci dert yanmaya başladı:
- Zor durumdayım. Burs için başvurdum. Durumumu araştırdılar.
Baktılar ki babam memur bana burs vermediler. Ama ben gerçekten zor durumdayım. Böyle giderse okulu bırakıp iş arayacağım.
Öğrenci, "Babam memur, ama" dedi:
- Annemle babam yıllar önce ayrıldılar.
Ardından her ikisi de evlendi. Bana uzun süreden beri anneannem bakıyor. Onun da sadece emekli aylığı var. Aldığı para ile sadece karnımızı doyurabiliyoruz.
Murat Tuncer
, bir başka dramı daha tespit etti. Gördü ki, bazı öğrencilerin öğlenleri 2 liraya verilen yemek parasını bile karşılayabilecek güçleri yok.

* * *

Hacettepe Üniversitesi Rektörü, kendi kendine düşündü:
1) Biz, üniversite olarak bütün kaynaklarımızı öğrencilerimiz için seferber etmek mecburiyetindeyiz.
2) Bu çocukların ulaşımlarını ücretsiz yapmak durumundayız.
3) Bizim 2 liralık yemek parasını bile karşılayamayacak öğrencilerimiz var.
Demek ki, onlara bir de yemek bursu vermek zorundayız.
İşe yemekhaneden başladı. Araştırdı ve baktı ki, büyük miktarda israf var. Yenilmeyen yemekler çöpe dökülüyor. Hemen talimatı verdi:
- Kaç kişilik yemek döküldüğünü tespit edin. Bundan sonra o yemekleri dökmeyeceğiz. İhtiyacı olan öğrencilerimize bedava dağıtacağız.
Ardından kütüphaneler 24 saat açık hale getirildi. Üniversitede final dönemlerinde öğrencilere ücretsiz olarak sabahları kahve, geceleri de çorba dağıtımı başladı.
Rektör Tuncer, "Bizim ne yapıp edip öğrencilerimizi rahatlatmamız lazım" dedi.
Doğal olarak kendisine sordum:
- Üniversite hastanesi borç batağında.
Öğrencileri rahatlatmak için de yeni kaynak lazım. Bunu nasıl yapacaksınız? "Olacak"
cevabını verdi:
- Türkiye'nin en iyi kadrosuna sahibiz.
Çok ciddi bir potansiyelimiz var.
Göreceksiniz, hem borçlarımızı ödeyeceğiz, hem de kaliteyi yükselteceğiz.

* * *

Gördük ki, Hacettepe iyi yolda. Ama, büyük başarılara imza atıp kötüye gitme sinyalleri veren kuruluşlarımız da var. Mesela, Türkiye'nin son yıllarına damgasını vuran TOKİ. Kurumun başarılı başkanı Erdoğan Bayraktar, Şehircilik Bakanı olup o koltuğu boşalttı. TOKİ'deki eski çalışma şevki ve heyecan kaybolup gitti.Erdoğan Bayraktar, depremin ardından 8 defa Van'a gitti. Orada 18 gün kaldı. Van'la asıl ilgilenmesi ve orada yatıp kalkması gereken TOKİ'nin yeni Başkanı Ahmet Haluk Karabel ise, sadece 2 defa göründü. O da Başbakan'ın yanında!