Tarihi 19 Mayıs 2011

At izi it izine karıştı

Türkiye seçime gidiyor. Üstelik Güneydoğu'da belki de Cumhuriyet Tarihi'nin en gergin seçim öncesini yaşıyoruz.
Malum çevreler, Türkiye'yi yangın yerine çevirmek için çırpınıp duruyorlar.
Türkiye öyle bir hale geldi ki, artık teröristler suçlanmıyor. Teröre karşı operasyon yapan askere yükleniliyor.
Terörist değil, asker yerden yere vuruluyor.
Asker, görevini yapıp ülkeye sızma girişiminde bulunan teröristleri etkisiz hale getiriyor. Medyada garip iddialar ortaya atılıyor:
- Bu operasyonlar Hükümet'ten habersiz yapıldı.
Seçim öncesi PKK'ya karşı yapılan operasyonların gerginliğe yol açtığı savunulup, "Şimdi ne gereği vardı bunun" anlamına gelecek tavırlar sergileniyor.
Terörist vuruyor, "normal" görülüyor; kimse sesini çıkartmıyor. Asker operasyon düzenliyor, eleştiriliyor. Artık meşru zeminlerde göz göre göre ve göstere göstere terör savunuculuğu yapılıyor.
Adeta aklımızı yitirmiş gibiyiz. Bu ülkede her şey alt üst olmuş, at izi it izine karışmış durumda!
***

Terör Kandil'de yuvalanmış. Ancak teröristler Türkiye'nin dört bir yanında.
Hem de hep bir ağızdan "Biz teröristiz" diye bağırıyorlar.
Bizim ülkemizde uzun yıllardan beri bir "terör partisi" var. Demokrasiden güç alıp, demokrasiyle besleniyor. Terörle ve teröristle kol kola geziyor.
Öylesine pervasız, öylesine saldırgan bir tutum izliyorlar ki, bir terörist cenazesinden diğerine koşup, devlete meydan okuyorlar. "İntikam" pankartları altında boy gösteriyorlar. "Hepimiz teröristiz" diye bağıranlarla kol kola geziyorlar. Sağa sola Molotof kokteylleri atanlara destek veriyorlar.
Bizim "liberal" dediğimiz aydınlarda çıt yok.
Bütün bu olaylar karşısında kör, sağır ve dilsizi oynuyorlar. Sanki Türkiye'de değil, başka bir ülkede yaşıyorlar. Bu ülkenin değil, başka bir ülkenin vatandaşı gibiler.
Oldukça tepkisiz ve sessizler.
Bu tutumları ile adeta terör destekçiliği yapıyorlar! "Terör Partisi" de bu tablo içinde bir adım daha ileri gidiyor. O partinin eş başkanlarından biri, Türkiye'ye ağır silahlarla sızmaya çalışan teröristlerin bir ferdi gibi hareket ediyor. Bu ülkeye kan dökmek için gelen o terörist grubuna karşı operasyon düzenleyen güvenlik güçlerinin arkasında olan Hükümet'e saldırıyor:
- Kan döküyorlar!
Utanmasa, "Niçin onları çiçeklerle karşılamadınız" diye Başbakan Erdoğan'a hesap soracak!
***

Her fırsatta Kürt halkı adına hareket ettiklerini söylüyorlar...
Buna karşılık, Kürt kökenli vatandaşlarımızı canlarından bezdiren eylemler içindeler. Önce, bölgeden gazeteleri kovdular. Ardından tehdit ve baskı ile siyasi partileri uzaklaştırdılar. Uzun süreden beri de bölgeye hizmet götürmeye çalışan iş makinelerini yakıyorlar.
Adları "siyasetçi" ama sırtlarını silaha dayayarak politika yapıyorlar. Devlet otoritesi tanımıyorlar. Yasa dışı her türlü yolu kullanıyorlar. Bir bahane bulup vatandaşa zorla kepenk kapattırıyorlar.
Üstelik, bunu yaparken belediyelerin gücünü de kullanıyorlar. Kepenklerini indirmeyen esnafa astronomik cezalar kestiriyorlar. Bölge halkına zulmediyorlar.
Başbakan'ın söyledikleri çok önemli:
- Partimizin 100'e yakın seçim merkezini sürekli olarak bombalıyor, Molotof kokteylleri ile yakıyorlar.
Yaptıkları dayanılır sınırlar dışına çıkmış durumda!
***

Saldırıyorlar, saldırıyorlar, saldırıyorlar...
Dün yine bir İETT otobüsü yaktılar.
Allah'tan bu defa can kaybı olmadı.
Masum bir insan hayatını kaybetmedi.
Ancak, yarın neler olacağı, hangi masumun kanına girecekleri meçhul.
Bunların iyice azmaları üzerine Başbakan Erdoğan da sertleşti. Ak Parti olarak yılmayacaklarını ortaya koyup, "Biz kepenkleri kapatmayacağız" mesajını verdi.
Doğru bir tavır, ama yetmez. Bunların karşısına milletçe kararlı bir şekilde dikilmemiz gerekiyor.