Tarihi 14 Nisan 2011

Türkiye gidiyor Mersin'e...

Hani, "Herkes gider Mersin'e, o gider tersine" diye bir söz vardır ya... Bu ülkede, herkes Mersin'e giderken, tersine giden işgüzarlar çok. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün memleketi Kayseri'de yaşanan bir işgüzarlık var ki, evlere şenlik...
Olay, basit gibi görünse de aslında yıllardır yaşadığımız problemlerin temelini oluşturuyor.
Türkiye ilerliyor, demokratik standartları artırmak için düzenleme üzerine düzenleme yapıyor. Ancak, bazı kafalar yerinde sayıyor.
Kayseri'de yaşanan olay da bunun en çarpıcı örneklerinden biri...
Geçtiğimiz 10 Kasım'da Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikası (BASK) Kayseri İl Temsilcisi Erdoğan Aslan, bina dışında bir açıklama yapmak istiyor. Amacı, PTT dağıtıcılarının özlük hakları ile ilgili sorunları dile getirmek.
Gazetecilerin ve kameraların önüne geçiyor.
Elindeki metni okumaya başlıyor. Görüntüleri izliyorum; tam o sırada Kayseri Posta İşleme Merkezi Müdür Vekili Sabahattin Akbulut araya giriyor:
- Bu basın açıklaması yapılamaz.
Bu defa Müdür Bey kameraların karşısına geçiyor. Erdoğan Aslan'ı engellediği gibi, çevresindeki posta dağıtıcılarını baskı yaparak binanın içine sokuyor:
- İçeri girin. Burası şov yeri değil.
Yetmiyor, bitmiyor, sendikacılara işyerini öğretmeye de çalışıyor:
- Başka türlü sendikacılık yapın.
Yalan yanlış beyanlarda bulunuyorsunuz. Buraya basını çağıramazsınız. Şov yapamazsınız...
Müdür Bey, Türkiye
'nin de taraf olduğu milletlerarası sözleşmeleri, sendikal hakları, Başbakanlık Genelgelerini hiçe sayıyor.
Kendisini kolluk kuvvetleri yerine koyup, bina önünde toplanan kalabalığı dağıtıyor.
Durum bu olunca, basın açıklaması da yapılamıyor.
***

Sonrası daha da ilginç...
Olay, BASK Kayseri Şube Başkanı Erdoğan Aslan'ın görevinin engellenmesiyle kalmıyor. Hakkında soruşturma açılıyor.
Kendisine yaptırılmayan basın açıklaması yüzünden Aksaray PTT Müdürlüğü'ne sürgüne gönderiliyor.
Yapılan iş, hukuka da insan haklarına da aykırı.
Üstelik, Hükümet bu tür uygulamaların önünü kesmek için gereken adımları atmış.
Başbakan Erdoğan bir genelge yayınlamış: "Sendika ve konfederasyon il ve ilçe temsilcilikleri ile sendika şubesi, sendika ve konfederasyon yöneticilerinin yürütmekte oldukları sendikal faaliyetler kapsamında, görevleri ile ilgili olmayıp doğrudan yapacakları basın açıklamaları hakkında disiplin soruşturması yapılamayacaktır."
Dinleyen kim?
Başbakan, bu tür açıklamaların serbestçe yapılabileceğini söylüyor. "Disiplin soruşturması açılamaz" diyor...
Kayseri'de, önce açıklama yapılması engelleniyor...
Ardından yapılamayan basın açıklaması ile ilgili disiplin soruşturması açılıyor...
Üstüne bir de sürgün kararı veriliyor.
Kayseri Posta İşleme Merkezi Müdürlüğü, önce kanun koyucu rolüne bürünüp suç icat ediyor. Sonra polis gibi davranıp toplantı dağıtıyor. Ardından kendisini yargı yerine koyup ceza veriyor. Nihayet verdiği kararı infaz ediyor.
Siz, ne kadar düzenleme yaparsanız yapın, hangi adamı atarsanız atın...
Kafalar değişmeyince, sonuç da değişmiyor!
***

Başbakan Erdoğan durup dururken "bürokratik oligarşiden" söz etmiyor.
Baksanıza, Başbakanlık genelge yayınlıyor, sendikal özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyor. Örgütlerin kapasite kullanımlarını artırıp, demokrasinin standardını yükseltmeyi amaçlıyor.
Buna rağmen, bürokrasideki ezberler bozulmuyor. Bazı bürokratlar, bildikleri ve alışık oldukları yolda ilerlemeye devam ediyor.
İşgüzarlık diz boyu!