Tarihi 1 Mart 2011

Zoraki Erbakancıydım

Asker ve medya el ele vermiş, 28 Şubat öncesi Erbakan'ın koltuğunu sallıyorlardı.
Plana dahil olmayan birkaç büyük gazete vardı. İhlas Medya Grubu ile Akşam Gazetesi de onların içindeydi.
Erbakan biraz da mecburiyetten iç ve dış gezilerinde Türkiye Gazetesi'nden rahmetli Yalçın Özer ile Akşam'dan beni sık sık özel uçağına davet etmeye başladı. Başbakanlık Konutu'nda verdiği yemeklerin de vazgeçilmez konukları arasındaydım.
Genelkurmay ise, ambargo uygulamaya başlamıştı. O günlerde telefonlarım da dinlemeye alınmıştı.
Bir gün, gazetemiz yazarlarından ve ordu içinde akrabalık bağları bulunan Can Aksın, "sana takmışlar" dedi:
- Erbakan'ın adamı diyorlar.
Erbakan'a bilgi sızdırdığını söylüyorlar.
Söylenecek hiçbir şey yoktu. Sadece güldüm...
Necmettin Erbakan, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıydı. Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri'nin başında bulunanlar ise, kendisine "düşman" gibi bakıyordu. Başbakan'a bağlı olması gereken bu insanlar, bir gazeteciyi "Başbakan'a bilgi taşıyor" diye suçlayabiliyorlardı. Adeta Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'ndan değil, Yunanistan Başbakanı'ndan söz ediyorlardı.
Atanmışlar, seçilmişlere savaş ilan etmişti.
Türkiye'deki bu karmaşa ve hay-huy içinde bana da "Erbakancı" misyonu biçilmişti!
Aradan yıllar geçti. Allah rahmet etsin, Erbakan vefat etti. Genelkurmay Başkanlığı hemen bir taziye mesajı yayınladı: "Büyük hizmetleri unutulmaz."
Dün, postmodern bir darbe ile koltuğunu altından alanlar, bugün Erbakan'ın "ülkeye yaptığı hizmetlerden" söz ediyorlar.
Nereden nereye... Türkiye kısa sürede demokrasi yolunda gerçekten çok büyük mesafe kat etti.
***

Erbakan Hoca'yı gerçek anlamda Başbakanlık sürecinde tanıdım...
İnanılmaz derecede nazik bir beyefendi ile karşılaştım. Beni en çok da gazetemize yönelen haksızlık karşısında takındığı tavır etkiledi. O günlerde basında bu kadar çok seslilik yoktu.
Medyada kartelleşme vardı.
Tirajı yükselen Akşam Gazetesi'nin paketleri, bir gece dağıtım kamyonlarından aşağı atıldı ve "dağıtmıyoruz" denildi. Tek sebep, tirajı yükselen Akşam'ın, Aydın Doğan'ın başında bulunduğu karteli rahatsız etmesiydi.
Başbakan Erbakan'la görüştük. "Haksızlık bu" dedi ve hemen harekete geçti. Kartelleşmeyi önleyen bir kanunun TBMM'den geçmesi için talimat verdi.
Muhalefetteki ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, medya kartelinin yanında yer aldı.
Erbakan'ı, koalisyon ortağı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de terk etti. Çiller, medya kartelini kızdırmayı göze alamadı.
İkircikli bir tavır sergiledi.
Erbakan ise, hiçbir siyasi manevra içine girmedi. Kendisine yönelen baskılara rağmen, doğru bildiği yolda ilerledi. Medya kartelini kızdırmayı ve rahatsız etmeyi göze alıp Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'a çok net bir talimat verdi:
- Ne pahasına olursa olsun bu haksızlık giderilmeli.
Yapılan düzenleme TBMM'de kabul edildi.
Medyada kartelleşmeye karşı ilk adım Erbakan'ın Başbakanlığı döneminde atıldı.
***

Şimdi bakıyorum da vefatının ardından Erbakan Hoca'yı yere göğe sığdıramayan yazılar yazılıyor. İçlerinde, 28 Şubat sürecinde kendisini koltuğundan etmek için elinden geleni ardına koymayan yazarlar da var.
Allah rahmet eylesin...
Bugün Genelkurmay'ın bile hakkını teslim ettiği gibi Erbakan bu ülkeye çok hizmet etti.
Bütün bir hayatını inançları doğrultusunda mücadeleye adadı. Türk siyasetini güçlü bir damga vurdu ve gitti...