Tarihi 17 Aralık 2010

İki dil de yetmez

Yıllardır uyguladıkları politika aynı. Hep küçük kazanımlarla büyük hedefe ulaşmak için çabaladılar.
Önce, minicik taleplerle ortaya çıktılar...
Bölgenin geri kalmışlığını istismar ettiler. "Biz sadece ve sadece ana dilimizi kullanmak istiyoruz" dediler.
Haksız da değillerdi...
Haksız değillerdi, ama istedikleri sadece bu değildi.
Ulaşmak istedikleri hedef çok daha büyüktü. Bu yüzden de bölgenin geri kalmasını en çok onlar istedi. Yatırımlar engellenmek için elden gelen yapıldı.
Kamu görevlileri kurşuna dizildi, iş makineleri yakıldı.
Hep ve her şeyi istismar ettiler.
***

Verdikçe "daha" dediler...
Adım attıkça fazlasını istediler.
Şimdi de açıktan meydan okuyorlar.
BDP'nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bakın neler diyor:
- Biz, devletin Kürtçe ile ilgili düzenleme yapmasını beklemeyeceğiz.
Artık, tüm alanlarda iki dilli hayat olacak.
Yani, "Sizin izin verip vermemeniz bizi ilgilendirmez" diyorlar. Bir kalkışma içine giriyorlar. Suç işleyeceklerini açıktan ilan ediyorlar.
İşliyorlar da!
TBMM'de Kürtçe konuşuyorlar. Türkçe bilmelerine rağmen, mahkemelerde Kürtçe savunma yapmakta ısrar ediyorlar. Yarın devlet dairelerine Kürtçe dilekçe verip, istismarlarını sürdürecekler. Kim bilir belki daha da ileri gidip, verdikleri bu dilekçelere yine Kürtçe cevap isteyecekler.
Fiili durum yaratmaya çalışacaklar.
Anayasa'daki "Devletin resmi dili Türkçedir" ifadesi de kağıt üzerinde kalacak!
***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tepki gösteriyor:
- Kürtçe tiyatroda olur, Meclis'te olmaz.
TBMM Başkanı Şahin
uyarıyor:
- Bu yaptıkları parti kapatma sebebidir.
Partilerini kapatsanız ne fark edecek? Aynı kadro yenisi ile yola devam edecekler.
Sadece üç beş kuruş harcayacaklar.
Binalardaki tabelaları değiştirecekler.
Yıllarca bunu yapmadılar mı?
Üstelik, partilerini kapattırmak işlerine bile geliyor. Alabildiğine istismar ediyorlar. Bu ülkeyi Avrupa'ya şikâyet etmek için yeni bir gerekçe daha bulmuş oluyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile PKK dağda, bunlar da şehirde savaşıyorlar. Lafı evirip çevirmeye gerek yok. PKK terör örgütü ile yan yana, kol kola, iç içe yaşıyorlar. Aynı hedefi gerçekleştirmek için farklı alanlarda mücadele veriyorlar.
***

Şimdi denilebilir ki:
- İstedikleri yerine getirilse, Türkiye Cumhuriyeti "iki dilli" bir devlet olsa ne olur? Ne kaybedilir? İşte o zaman her şey kaybedilir, elde bir şey kalmaz!
Zaten, işi oraya götürmek istiyorlar.
Bugün söyledikleri yarın ne diyeceklerinin aynası. Türkiye "iki dilli" bir hayata geçtiğinde söyleyecekleri şimdiden belli:
- Biz, devletin düzenleme yapmasını beklemeyeceğiz. Kendi devletimizi kendimiz ilan edeceğiz. İster tanı, ister tanıma!
***

Artık her şey apaçık ortada:
İki dilli hayat gibi taleplerin tamamı ulaşılmak istenen asıl hedef yolunda birer basamak. Millete yıllardır kin ve nefret aşılayarak, ayrışmak ve bu ülke toprakları üzerinde ayrı bir yapı oluşturmak istiyorlar.
Asıl tartışılması gereken, Türkiye'nin buna izin verip vermeyeceği. Bunun dışındakilerin tamamı ayrıntı.