Tarihi 1 Şubat 2010

Ağca ve dönemin gerçekleri

1979 Yılı'nın Haziran ayıydı. İstanbul Gayrettepe'deki hücrelerden çığlıklar yükseliyordu. Yapılan işkencelerde sağ ve sol ayrımı yoktu. Mehmet Ali Ağca yakalandıktan sonra buraya getirildi. Suçunu itiraf ettiği için de kendisine diğerleri gibi işkence yapılmadı.
Ağca'nın hemen karşısındaki 9 numaralı hücrede Ali Bilir isimli bir genç vardı. Kendisinden 3 gün sonra gözaltına alınmıştı. Mehmet Ali Ağca, Gayrettepe'de bulunduğu süre boyunca Ali Bilir'in çığlıklarını dinledi. Basının karşısına çıkarıldığında da ondan söz etti:
- İçeride Ali Bilir isminde bir genç var.
Kendisine çok ağır işkenceler yapılıyor. Siz beni bırakın ona bakın. Müdahale edilmezse Ali Bilir öldürülecek.
TV kameraları karşısında söylediği bu sözler gazetelerde de yer aldı. Ali Bilir işkenceden kurtuldu.
Ağca ile ilgili araştırma yaparken, Ali Bilir'e ulaştım.
Ağca hakkında bilgiler almak istedim. "Benim Ağca ile çok özel bir hukukum var" dedi: Gayrettepe'de hücre arkadaşıydık.
Benim kendisine bir can borcum var. Çok ciddi işkence görüyordum. Hatta ölüp kurtulmak için kendimi şimdi hatırlayamadığım bir yerden aşağı attım. Ağca, televizyona çıkıp o açıklamayı yaptığında hayatım kurtuldu. Sonra cezaevinde irtibatımız devam etti. Firar ettikten sonra da kendisini bir daha görmedim.
Ali Bilir
de Mehmet Ali Ağca'nın işkence görmediğini doğruladı. "Zaten kendisi işkence görmediğini söyledi" diye devam etti:
- Kendisi hariç, orada bulunduğu sürede sağdan da soldan da herkese işkence yapıldı. Ağca, hücrede kaldığı sürede hep bizim çığlıklarımızı dinledi.
Konuyu çok farklı bir noktaya getirdi:
- Bugün Türkiye'de darbeler tartışılıyor.
Darbenin bir demokrasi suçu olduğu söyleniyor. Ancak, geçmişte bizim çektiklerimiz hiç gündeme gelmiyor. İşkence de bir insanlık suçu. Maalesef 12 Eylül Darbesi döneminde o suçu işleyen gestapo şefleri, bugün televizyonlara çıkıp konuşabiliyorlar. Yaptıkları yanlarına kar kaldı. Bence Türkiye'nin bunları da tartışması lazım.
***

Ağca
'yı araştırırken, bir başka isimle daha görüştüm... Y.Z.A. adının açıklanmasını istemiyor. O da Ağca ile Maltepe Askeri Cezaevi'nde tanışmış. Önce Ağca cezaevinden kaçmış, sonra da O, A.A. isimli bir arkadaşı ile birlikte firar etmiş.
"Maltepe Askeri Cezaevi'nde ülkücüler ve akıncılar birlikte kalıyordu" dedi:
- Selimiye Cezaevi'nde solcular vardı. Maltepe ise sağ görüşlülere ayrılmıştı. Ağca içeri girdiğinde kimseyi tanımıyordu. Bizlerle cezaevinde tanıştı. Yüzlerce kişiyi tanıma imkanı buldu. Ağca, o günlerde bizim için çok önemli bir isim değildi. Bizim daha fazla gündemde olan isimlerimiz vardı.
O da konuyu aynı noktaya getirdi...
"İhtilal mağdurlarından" bahsetti:
- Ben, 30 sene sonra üniversiteyi bitirdim.
Kamu haklarından yasaklı olduğum için de memur olamadım. O dönem tartışılıyorsa, bunların da konuşulması lazım. Türkiye'de her kesimden benim gibi binlerce insan var. Eğer bugün darbelere karşı çıkıyorsak, geçmiş darbelerin bu izlerini de silmemiz lazım.
Y.Z.A.
, 10 yıl içeride yattığını, 2 defa cezaevinden kaçtığını ve vücudunun bugün bile kurşunla dolu olduğunu söyledi. "Ağca bizim konumuz olamaz" diye devam etti: O dönemi yaşayan gençler olarak sağıyla soluyla hepimiz mağdur olduk. Türkiye bugün ihtilal mağdurları ile dolu. Türkiye'de her kesimden pek çok insanın hak sorunu var. Madem o dönemi tartışıyoruz, biraz da bunları konuşalım. Aradan 30 sene geçti, bugün darbeler ve darbeciler yerden yere vuruluyor. Ama bizim mağduriyetimiz hâlâ giderilmedi.
Gerçekten de o dönemde bir nesil yok oldu!
Bugün aramızdaki pek çok insan, o günlerde gördüğü işkencelerin izlerini taşıyor. O insanlık dışı işkenceler sonunda ölenler oldu. Dört bir yanımız, yıllarca cezaevlerinde yattıktan sonra beraat eden insanlarla dolu. Ruhsal problemleri bulunduğu doktor raporu ile sabit olan Ağca cezasını çekti ve çıktı. Biz yine de onu tartışıyoruz. Ama hiçbir hesap vermeyen darbeciler ve işkenceliler 30 yıldır ellerini kollarını sallaya sallaya geziyorlar. Bugün darbelere en sert tepki gösterenler bile onları unutmuş görünüyor!