Tarihi 31 Aralık 2009

NATO da böyle istiyor

Türkiye'de, daha düne kadar kimsenin aklına bile gelmeyecek gelişmeler yaşanıyor. Kafalar karışık, Başkent'te ortalık toz duman İçeride sorular soruluyor:
- Nereye gidiyoruz?
Yabancı gazeteler yorumlar yapıyor:
"AKP, ordunun kanadını kırıyor."
Meseleye biraz daha geniş çerçeveden baktığımızda, Türkiye'nin bir yere gittiği söylenemez. Sadece, eskinin alışkanlıkları terk ediliyor; yeni bir sistem kuruluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin alışılmış yapısı değiştiriliyor.
Getirilecek olan yeni sistemin sonunda ortaya çıkacak tablo da belli:
Önümüzdeki dönemde "Türkiye'nin sahibi Türk Silahlı Kuvvetleri'dir" denilmeyecek. Türkiye'nin sahibinin TBMM olduğu söylenecek.
Bugün yaşadıklarımız, ileride ortaya çıkacak bu tablonun ayak sesleri.
***

Türk Silahlı Kuvvetleri de yapılmak istenenin farkında.
Dikkat edilirse, buna rağmen direnmiyor, direnemiyor. İçeriden zaman zaman tepkisel açıklamalar gelse bile, sonuç değişmiyor. Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndaki arama günlerdir sürüyor. Asker de bunun "Normal bir uygulama" olduğunu açıklamaktan öte bir tavır sergilemiyor.
Neden acaba?
Çünkü, dünyada artık yeni dengeler ortaya çıkmış durumda. Gelişmeler sadece iç dinamiklerle ilgili değil. Dış dinamikler de Türkiye'de oluşturulmak istenen yeni sistemi destekliyor.
Türkiye, NATO üyesi bir ülke.
NATO da büyük ölçüde Amerika'nın kontrol ettiği bir kuruluş. 1952'den bu yana NATO'nun Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde ciddi bir ağırlığı var. TSK, NATO ile iç içe. Bizim subaylarımız general olmadan önce bir süre NATO'da görev yapıyorlar. General olduktan sonra da yine NATO ile iç içe çalışıyorlar.
NATO veya daha açık ifade ile Amerika, artık dünden farklı bir politika izliyor. Türkiye'deki bu değişimi Amerika da destekliyor.
Biraz daha net söylemek gerekirse...
1960 ve 1980 ihtilallerinde askerin sırtını sıvazlayan Amerika, bugün bu desteğini çekmiş durumda. Dünya konjonktürü, eskiden olduğu gibi Silahlı Kuvvetlerin çıkışlar yaparak, siyasi iradeyi baskı altına almasına müsait değil.
Artık, direkt ve dolaylı darbeler dönemi geride kaldı.
***

NATO'nun, üye ülkelerin askeri yapıları üzerinde öylesine büyük bir etkisi var ki...
Orada oluşan iradeye direnmek çok zor.
Alman Korgeneral Günter Tisling, NATO'nun Başkomutan Yardımcısı idi. NATO içinde problemler çıkarıyordu. NATO'nun atmak istediği bazı adımların önüne taş koyuyordu.
Önce uyarıldı...
Ancak, hiçbir işe yaramadı. Tisling bildiğini okumaya devam etti.
Bir sabah basında Günter Tisling'in homoseksüeller kulübü'nde çekilmiş fotoğrafları ortaya çıktı. Tartışmalar sonunda Alman Milli Savunma Bakanı Werner tarafından görevinden alındı.
Sonra ne oldu dersiniz?
Tisling'i, "homoseksüel" olduğu gerekçesiyle görevden alan Werner, NATO Genel Sekreterliği'ne getirildi.
Aradan 2-3 sene geçti. O fotoğrafların tamamının "fotomontaj" olduğu ortaya çıktı. Tisling'e rütbesi iade edildi. Tekrar Ordu'ya döndü ve birkaç gün görev yaptıktan sonra ayrıldı.
Tisling halen hayatta. NATO için de hep aynı yorumu yapıyor:
- Bunlar hükmetmeyi severler. İstedikleri olmayınca bir yolun bulup yok ederler!
***

Bugün pek çok çevrede aynı beklenti dillendiriliyor:
- Acaba asker ne yapacak?
Bence hiçbir şey yapmayacak. Bu iş çoktan bitti. Asker, önümüzdeki dönemde yeni konumunu hazmetmeye çalışacak.
Türkiye değişiyor ve dünya konjonktürü de bu değişimi destekliyor! Son gelişmeleri böyle okumak gerekiyor.