Tarihi 27 Ağustos 2009

Aç, aç, aç, aç...

Bir tarafta, "Fırsat bu fırsat, alıp da kaçalım" hayalciliği içinde desteksiz atışlar yapılıyordu. Diğer yanda, "Bu açılım vatana ihanettir" iddiaları ortaya atılıyordu. Kafalar alabildiğine karışmıştı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un açıklaması ile taşlar yerine oturdu. Asker, "hayallerin" önüne set çekti. "İhanet" iddialarını ortaya atanlara "dur" dedi. Açılım tartışmalarının yapılacağı gerçekçi zemini ortaya koydu.
Herkes kendine göre bir değerlendirme yapıyor yapmasına da...
Asker, iddia edildiği gibi açılım çalışmalarına Silahlı Kuvvetler adına bir set koymadı. Tam tersine, bazı adımların atılması gereğine işaret etti. Sadece, Hükümet'in, zaman zaman ifade ettiği, ancak net olarak çizmediği sınırları belirginleştirdi.
Şimdi, çalışmaların daha gerçekçi bir zeminde ilerleme imkanı ortaya çıktı!
***

Gelişmeler ortada. Yapılan açıklamaya Çankaya Köşkü'nün ve Hükümet'in herhangi bir itirazı yok. CHP ile birlikte MHP de memnun.
Sadece DTP'den itiraz geldi:
"Son MGK bildirisinden ve Genelkurmay açıklamasından da anlaşılacağı üzere, AKP'nin açılım dediği şey, aslında bilinen söylemin allanıp pullanmasından ibaret kalmaya adaydır."
DTP
'nin rahatsızlığı da gösteriyor ki, son günlerde ortaya atılan ve densizlik boyutuna varan taleplerin önü kapalı!
DTP, siyasal Kürtçüler ve PKK, "demokrasi açılımını" adeta askerde yapılan "aç, aç" gösterisine çevirmişlerdi!..
Askerde, sahneye çıkan bayan, üzerindekileri birer birer atar ve salonda oturanlar hep bir ağızdan bağırmaya başlarlardı:
- Aç, aç, aç, aç...
Kadın, yavaş yavaş soyunur, ancak üzerinden çıkardığı her parça giysiden sonra talepler daha da artardı. Salondaki gürültünün tonu iyiden iyiye yükselirdi:
- Aç, aç, aç, aç...
Bu bağırmalar hiç dinmezdi. Sahnedeki bayan çırılçıplak soyunana kadar devam eder giderdi...
Peki yeter miydi?
Elbette yetmezdi. "Aç, aç" gösterisinin sonunda, bu defa hayaller devreye girerdi. Salonda toplananların büyük bölümü, sahneye çıkıp "açtıkça açan" bayana tamamen sahip olma hayalleri içine girerdi.
DTP de bu süreçte aynı tavrı sergiledi!
***

Bir başka örneği de Anadolu'dan verelim. Aile çocuğunu evlendirir, ancak maddi imkansızlıklar yüzünden ayrı ev açılamaz. Gelin, kayınpederi ve kayınvalidesi ile birlikte kalmak zorundadır.
Damat da bunu istemez, ancak şartlar ortadadır. Çaresiz duruma katlanması gerekmektedir.
Aradan bir süre geçer, gelin homurdanmaya başlar. Damat, anne ve babasının karşısına dikilir:
- Biz ayrı ev istiyoruz. Şu bahçenin köşesine küçük bir yer yapsak. Biz de yanınızdan çıkıp, oraya geçsek.
Damat ayrı ev ister istemesine de...
Buna karşın, babanın sırtından düşmek niyetinde değildir. Ayrı eve rağmen, babanın eline bakacağının altını çizmeden edemez:
- Yine sizinle birlikte oluruz. Yemekler yine burada pişer. Biz de geliriz ve yemekleri birlikte yeriz.
PKK
ve DTP'nin söylemleri de tıpkı buna benziyordu!
Kafaları karıştıran, tansiyonu yükselten, MHP'nin eline koz veren ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklama yapmasına kadar giden süreçte bu talepler etkili oldu!
***

Nihayet taşlar iyice yerine oturdu.
Kimsenin istismar edemeyeceği bir tablo ortaya çıktı.
Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü zedelenmeyecek. Resmi dil de Türkçe olacak.
Sorunlar bu çerçeve içinde tartışılacak.
Şimdi, hayallerden uzak gerçekçi bir zeminde ilerleme ve demokrasimizdeki aksaklıkları giderme imkanı ortaya çıktı.