Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 16 Mart 2018

Utanç dolu 7 yıl...

Daha dün gibi... Ama barışçı gösterilere rejim güçlerinin silahlı mücadelesi sonrası Suriye'de başlayan iç savaş 7 yılı geride bıraktı. Başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşlar ve yine başta ABD olmak üzere küresel güç olarak geçinen ülkeler açısından utanç dolu bir 7 yıl bu... 7 yılın hikayesi, hayatını kaybeden yüz binlerce ve bazıları kendi ülkelerinde olmak üzere çevre ve çeşitli Avrupa ülkelerini dağılan milyonlarca insandan ibaret değil sadece. Olup bitenler Suriye denilen 24 milyonluk bir ülkenin geleceğinin kararması ve bundun sonra neler olabileceğinin bilinmemesi de demek. Suriye başlangıçta da sadece Suriye'den ibaret değildi belki. Ancak iç savaş başlar başlamaz İran'ın, hemen sonrasında ABD'nin müdahaleleri başladı ve ülkedeki kaos bir şekilde durulacağına iyice içinden çıkılmaz hale geldi.
Tabii kaynakları açısından herhangi bir değer ifade etmiyor olsa da, stratejik olarak taşıdığı önem sebebiyle, ilgi odağı haline geldi Suriye. Dünya barışını korumak ve benzeri parlak sözlerle tarif edilen BM ve ilgili kuruluşları, Suriye'de yaşananlar konusunda laf üretmekten başka iş yapamadılar.
Başta ABD olmak üzere patronların işine karışmak işlerine gelmiyordu belli ki. Başlangıçta Özgür Suriye Ordusu varken, bir süre sonra denkleme DEAŞ eklendi. Bazı bölgeleri adeta adrese teslim olarak işgal eden bu örgüt yoluna devam ederken, kısmen rejimin ve kısmen de ABD'nin dahliyle PYD/YPG işe müdahil oldu.
Derken Rusya çıktı sahneye. Bu ülke ile geçmişten beri devam eden ilişkileri vardı ve gerek ABD'yi dengelemek ve gerekse kendisine has hesaplarla Rusya'da Suriye'ye da müdahil oldu. Ülkeyi kendi çiftlikleri gibi kullanmaya alışmış olan Esed ve Baas kadrosu, neler olup bittiğini anladıklarında ok yaydan çıkmış ve ülkeleri küresel güçlerin oyun alanı haline gelmişti artık.

YANLIŞ HESAP...
Ülkedeki bütün unsurların adaletli bir şekilde temsil edildiği ve yaşayanların tamamının üzerinde ittifak ettiği bir yapıya dönüşme fikrine direnen rejim yanlıları, yaşanabileceklerin hiçbirisini ya hesaplamamışlar, ya da hesaplamışlar ama olabilecekler çok ta umurlarında olmamıştı.
Herkesin kendisine göre bir hesabı ve beklentisi vardı. Kimisi enerji hatlarına hakim olmanın yanında, bölgeyi yıllarca içinde çıkamayacağı bir kaosa sürükleyerek İsrail'e destek olmayı hesaplıyordu. Böylelikle artık yükselen bir güç haline gelen Türkiye'yi de sınırlamış olacaklardı akılları sıra.
Bir başkası için, mezhebi yakınlık sebebiyle mevcut rejimi korumak ve böylelikle Irak'la Lübnan arasında bir hattı canlı tutmak önemliydi.
Başka birisi ise bu ülkedeki mevcut kazanımlarına yenilerini eklemek ve bu arada olabildiği kadarıyla ABD'nin kazanımlarına mani olmak önemliydi.
Hasılı kelam, Suriye'ye müdahil olan güçler arasında, Suriye'nin mevcut toprak bütünlüğünü muhafaza ederek ülkenin istikrarlı bir hale gelmişini aklından geçiren bile yoktu. Tabii ki Türkiye dışında.
Ülkedeki karışıklıklar başlar başlamaz mülteci akını ile karşı karşıya kalan Türkiye, 'başı sıkışıldığında gidilecek ülke' pozisyonunu korumanın yanında, Suriye için doğru olanı savunan tek ülke oldu yıllarca. Bunu yaparken de, çıkar temelli değil, öncelikle insani açıdan yaklaştı konuya ve bir yandan gelenlere kucak açarken, bir yandan da başta Suriye'yi yönetenler olmak üzere müdahil herkesi uyarma görevini de yerine getirdi.
Şimdi de küresel oyunları bozarak Suriye'nin toprak bütünlüğünü muhafaza edebilmek ve bu arada kendi sınır güvenliğini sağlamak için çalışıyor Türkiye.
Dışarıdaki ve içerideki birtakım memnuniyetsizlere rağmen...