Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Ocak 2018

‘Vururum’ demişsek, vururuz!...

Biz onları PYD-YPG ve aslında PKK'nın Suriye kolu olarak biliyorduk. Ki, halen de öyleler. ABD'nin ümit bağladığı, Rusya'nın nedense bir şekilde iyi geçinmeye çalıştığı bu terörist yapı, esas itibariyle sömürücülerin Suriye hesaplarının tahakkuku için çalışan taşeron terör örgütlerinden birisi...
Tıpkı DEAŞ gibi, mensuplarının kimlerden oluştuğu ve içlerinde ne kadar lejyoner olduğu bilinemese de, örgütün ABD tarafından Suriye ile ilgili hesaplarının gerçekleşmesi için kullandığı artık herkesçe malum.
Suriye'ye müdahil ülkelerden olan Rusya'nın ikircikli tutkumu ise daha çok 'kötüsü gelirse' hesabı ile alakalı. Çok yüz vermiyor, ama olur da ileride bir yapı oluşturursa diye işi hafiften alıyor yani...
Türkiye'nin haklı olarak PKK'nın Suriye uzantısı olarak değerlendirdiği örgütü uluslararası alanda Suriye denklemine dahil edebilmek için PYDYPG yerine önce Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ismi denendi...
SDG'nin PYD-YPG'den farklı olup, içinde Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmenleri barındıran bu örgütün DEAŞ'la mücadele amacıyla 'ortak mücadele gücü' olarak oluşturulduğu hikayeleri de, PYD'nin dolayısıyla PKK 'nın örgütteki baskınlığı sebebiyle arada kaynayıp gitti.
Hangi isimle olursa olsun, her nasılsa tam da kendisine ihtiyaç duyulduğu anda ortaya çıkan ve arzu edilen yerlere müdahale edip, istendiğinde oradan çekilen DEAŞ'a karşı oluşturulduğu söylenen bu yapının da, bölgenin hasbi insanlarından değil, bölge üzerine hesap yapanların adamlarından oluştuğu, çok açık...
Ülkenin rejimi başta olmak üzere Suriyelilerin mağduriyetine zerre kadar aldırılmadan atılan adımlarla varılmak istenilen nokta ise, ülkenin parçalanması ve sömürücü ülkelerin isteğine uygun bir harita oluşturulması.
Süreçte, karışıklıkların başından beri birilerinin istediği şekilde değil de öncelikle kendisinin ve bölgenin menfaatlerinin gerektirdiği gibi davranma kararlılığındaki Türkiye'yi aşırı şekilde rahatsız edebilecek bir aşamaya gelinmiş bulunuluyor.

OYUN BOZULACAK...
Suriye'nin kuzeyinde ileride belki Kuzey Irak'ı da içine alabilecek şekilde bir koridor devletçik oluşturulması, bu ülke ve bölgedeki diğer gelişmelerin ana sebeplerinden birisi. Böylelikle alternatif bir enerji nakil yolu oluşturulmakla kalınmayıp, durumu gittikçe zorlaşan İsrail'e de belirli oranda bir rahatlama sağlanmak isteniyor belli ki.
Bölgenin sakinlerinden değil, üzerinde gözü olanlardan oluşturulan PYD-YPG'nin tam da bu gaye için kullanıldığı ve onun meşruiyetini sağlayabilmek için de DEAŞ formülünün bulunduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Çünkü bu zamana kadar olup bitenlerin gösterdiği bu...
Suriye'nin kuzeyinde ve tabir caizse tam da burnumuzun dibinde bulunan Afrin'de yoğunlaştırılan, şimdi ve sonrasında ülkemizi rahatsız etme potansiyeli yüksek terör yapılanması karşısında Türkiye'nin tutumu açık ve net: Vururum!..
'Vururum' sözünün, birilerinin zannettiği gibi 'blöf' olmadığı ve Türkiye'nin dediğini yapacağı, kısa bir süre önce 'yaparım' deyip yaptığı Fırat Kalkanı ve İdlip Harekatları ile ortaya konuldu...
Türkiye belli ki Afrin'e müdahale için uygun anı bekliyor... Bölgeyi sömürmek niyetinde olan güçlerin emrindeki teröristler, kendiliklerinden ya da emir aldıkları mihrakların talebiyle bulundukları yerden defolup gitmezlerse, olacak olan belli...
Açık olan şu: Başta ABD olmak üzere birtakım güçlerin, geleceğe yönelik hesapları sebebiyle bütün uluslararası kurumları, kuralları, anlaşmaları bir kenara bırakarak kurmaya çalıştıkları oyun, Türkiye tarafından bozulmak durumunda ve bozulacak...
Elimiz mesabesinde olan Afrin'i kaptırırsak, kolumuzun gitme ihtimali büyük çünkü