Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 18 Eylül 2017

Gücün hukuku...

Zarrab , Halk Bankası'nın üstü düzey yöneticileri ve derken dönemin ekonomiden sorumlu bakanı Zafer Çağlayan ile ilgili tutuklama kararı...
ABD cenahında, ülkemizden birilerini nerdeyse zil takıp oynatacak gelişmeler yaşanıyor... Başına gelebilecekleri bile bile neden oraya gittiği hala anlaşılamayan Zarrab'la ilgili gelişmeler, ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konu.
Türkiye'den isimlere yönelik tutuklama kararları, ABD'nin İran'a yönelik husumetinin zirve yaptığı zamanlarda aldığı, bu ülkeye yönelik ambargo kararlarına uyulmaması ile alakalı. Menfaatlerinin zedelendiği ile ilgili birtakım iddialara istinaden ABD tarafından alınan bu kararlar, BM onayına sahip olmadığı için, eninde sonunda 'tek taraflı' kararlar.
ABD'nin bahsi geçen ambargo kararı, belki de alelacele hazırlanmış olması sebebiyle, AB ülkeleri ve hatta ABD'deki bazı bankalarca delinmiş, dönemin ekonomiden sorumlu bakanı Zafer Çağlayan'ın oluruyla, ülkemiz kamu bankalarından Halk Bankası da benzer operasyonlara imza atmıştı.
Tek taraflı ambargo kararındaki açıklıkların farkına varan ABD, 2013 Haziranı'nda bu boşlukları doldurduğunda, batılı diğer bankalar gibi Halk Bankası da 'ne olur, ne olmaz' düşüncesiyle operasyonlarını durdurmuştu.
Sonraki gelişmeler, bu süreçte kendi ekonomik sistemine girebilecek epeyce bir paradan mahrum olan ABD'nin birtakım operasyonlar düzenlediğinin göstergesi.
Emniyet-yargı ortaklığı ile sahneye konulmak istenen 17-25 Aralık FETÖ imzalı darbe girişimi de bunlardan birisi.
Belli ki, dönemin ekonomiden sorumlu bakanı Zafer Çağlayan ve ülkemiz lehine operasyonları ile göz dolduran Halk Bankası ABD tarafından hedef alınmıştır.
17-25 Aralık'tan bir süre önce ülkemize gelen üst düzey ABD'li bir yetkilinin, özellikle Halk Bankası'nı hedef göstermesi, operasyonun arkasında kimin olduğunun açık bir şekilde gösteriyordu aslında.

YOL OLMASIN!...
Ancak, olayların gerçek mahiyeti 17-25 Aralık günlerinin sisli ortamında kolaylıkla gizlenebildiği için, olgular yerine algılar hakim olmuş ve bir kamu kuruluşu olan banka içeriden birilerinin de hedefi haline gelmişti.
Tek taraflı, dolayısıyla ülkemiz yöneticilerini bağlamayan ambargo kararlarının ihlalini gerekçe gösteren ABD'nin, bazı kamu görevlilerimiz ve hele dönemin bir bakanı hakkında tutuklama kararı almasının aslında hukuki bir karşılığı yok...
'Hukukun gücü' yerine, 'gücün hukuku' diyebileceğimiz bir durumla karşı karşıyayız yani.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Bu işin altından pis kokular geliyor' demesi boşuna değil.
Çünkü tek taraflı bir ambargo kararını bahane olarak kullanan ABD'nin, bir dönem yapmaları gerekeni yapan kamu görevlilerini ve siyasileri cezalandırmak istediği, açık...
Konunun ehemmiyetini kavrayabilecek herkesin şiddetle karşı çıkması gereken bir durumla karşı karşıyayız. ABD'nin bu konuda attığı adımlarla istediği gibi bir neticeye ulaşması, her daim 'güçlünün hukuku'nun geçerli olması demektir çünkü.
Gelişmelere 'Düşmanımın düşmanı dostumdur' mantığı ile bakan ve tutuklama kararları sebebiyle memnun olanların, durumun ciddiyetini düşünüp ona göre tavır geliştirmeleri gerekiyor.
ABD yaptıklarından netice alabilirse, bunun 'yol olması' ve ardından çok daha vahim operasyonların gelmesi kaçınılmazdır...
İktidar karşıtlığı ile gözleri kararmış olanların, olup biten her şeye çok daha dikkatli bakmaları ve ülkemiz ve milletimiz aleyhine operasyonlara kolaylık sağlayan tutumlarından vazgeçmeleri gerekiyor...
Gücün hukuku hakim olursa, karşılaşılacak gelişmeleri tahmin edebilmek bile zor..