Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 16 Eylül 2017

Kötümserlik bulaşıcıdır...

Yarısına kadar su ile dolu bardağın dolu olduğunu söylemek iyimserlik, boş olduğunu iddia etmek ise kötümserlik olarak kabul edilebilir.
Ancak yarıdan daha fazlası su ile dolu olan bardağı boş olarak kabul etmeye ve ettirmeye çalışmak, herhalde kötümserlikten öte bir haldir.
Son zamanlarda birbiri ardına çeşitli badireler atlatmış olsak da, ülkemizin durumu hemen her sahada oldukça iyi elhamdülillah. 15 sene öncesine nazaran hemen her konuda muhteşem mesafeler alan ülkemiz, birilerinin estirmeye çalıştıkları olumsuz rüzgarlara rağmen, daha iyiye doğru tırmanışını da sürdürüyor.
Darbe girişimi sebebiyle ekonomik açıdan sıkıntıların yaşandığı 2016 yılının ardından, 2017 ile ilgili büyüme rakamları, bundan sonrasının daha da iyi olacağının müjdecisi.
Söylemek gerek ki, ekonomik gelişmelerin kötü olması gerektiğine inanan daha doğrusu bunu temenni edenleri, dahası uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarını ve bizi izleyen herkesi şaşırtan bir durum bu.
Her zaman 'batmak üzereyiz, batıyoruz, battık' gibisinden olumsuz değerlendirmeler yapma alışkanlığında olan bazı çevreler, tahminleri gerçekleşmese de, bekledikleri ya da istedikleri olumsuzlukların gerçekleşeceği yönündeki ümitlerini kaybetmiş değiller.
Bir anlamda 'kökten kötümser' bir güruhtan bahsediyoruz yani.
Milletimizin kahir ekseriyeti ile kan uyuşmazlığı olan ve dolayısıyla onları layıkıyla temsil eden yönetimdeki kadroya iflah olmaz bir düşmanlık besleyen kökten kötümserlerin ülkemize bakışlarını 'küçük olsun, bizim olsun' anlayışı ile tanımlamak mümkün.
Bu güruhun, 'ülke yönetimi bize geçtiğinde nasıl olsa büyütürüz' şeklinde bir düşünceye sahip olmadığı da, altı mutlaka çizilmesi gereken bir husus.
Ülkemizin durumunun kötü olmadığını biliyor olsalar da, ait oldukları kesimin kuralları gereği kötümser yorumlar yapmak mecburiyetinde olanlar, Türkiye'nin daha ileri gitmesi ve benzeri hedeflere sahip değiller yani.

'BEN YOKSAM EKSİKTİR!..'
Kökten kötümserlerin yanında, kendileri ya da arzu ettikleri birileri aktif olarak yönetimde bulunmadığı için kötümserlik illetine duçar olmuş olanlar da var... Gelişmelerin olumsuzluk taşımadığını bilen bu kesim mensupları da, kendilerinin ya da arzu ettiklerinin dahli olmadan sağlanan güzelliklerin kalıcı olamayacağı saplantısındalar. 'Ben yoksam, işler kötüdür' açısından baktıklarından, gidişin bir gün tersine dönebileceği düşüncesindeler.
Nerdeyse ağzına kadar dolu bardağı boş göstermeye çalışan kökten kötümserler açısından yapılabilecek bir şey yok. Onlar böyle davranmak mecburiyetindeler çünkü.
Ancak, milletimizin kahir ekseriyeti ile kan uyuşmazlığı problemleri olmayıp, değişik sebeplerle kötümser gözükmek durumunda kalanlara, üzerlerine yapışmış gibi gözüken kötümserliğin bulaşıcı olma ihtimali olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Kötümserliğin yayılması durumunda da, 7 Haziran 2015'te yaşananların tekrarlanabileceğini söylemek mübalağalı olur elbette.
Ancak o zaman yaşananları hatırlatmak, detay problemleri esas mesele haline getirmenin ne gibi riskler doğurabileceği hususunu hatırlatmak demektir.
Bardağın doluya yakın olduğunu biliyorsak, bize düşen onun dolu olduğunu söylemektir. Bu arada, bardağın eksik olduğunu düşündüğümüz kısmını doldurmak için de gayret gösterebiliriz tabii. Ancak lisan-ı münasiple, yani kırıcı olmamasına gayret edeceğimiz uygun bir dille...
Unutmayalım ki, kaybedilebilecek çok fazla şeyimiz var... Bireysel kayıplara katlanabiliriz belki, ama toplumsal kayıplar can yakıcı olabilir...