Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Ağustos 2017

Türkiye örneği...

Geçmiş yıllarda, vaktiyle Afganistan'da ABD tarafından ele geçirilerek bir süre Guantanamo'da tutulduktan sonra salıverilen bir gençle sohbetimiz olmuştu.
Tarihin belki de en karmaşık eylemi olan 11 Eylül'ün Afganistan dağlarında saklanan bir kişi tarafından yaptırıldığına inanıyor olması, belki makuldü.
Ancak, içinde hiçbir şeyden habersiz yolcuların bulunduğu uçakların İkiz Kulelere çarptırılıp binlerce insanın öldürülmesini normal karşılaması, ürkütücüydü...
Bir Müslümanın nasıl olup da böyle bir şeyi normal karşıladığı sorusuna verdiği cevap 'onlar da Müslümanları öldürüyorlar ama...' şeklindeydi.
Müslümanları öldürenlerin uçakta ya da İkiz Kuleler'de bulunanlar olup olmadığı sorusu ise, anlamsızdı ona göre...
Bosna Savaşı sırasında kadın erkek, çocuk ihtiyar demeden katleden Sırplara aynı şekilde mukabele edelim diyen Boşnak Müslümanlara merhum Aliya İzettebegoviç'in söylediklerini hatırlamıştım o zaman.
'Sırplar bizim düşmanımızdır, öğretmenlerimiz değil' demişti Aliya... Ve 'biz Müslümanız' dedikten sonra, Müslümanların savaşırken neleri yapabilecekleri ve neleri yapmamaları gerektiği hususunda İslam'ın emir ve yasakları olduğunu vurgulamıştı.
Son yıllarda İslam Alemi'nin içinde bulunduğu durum sebebiyle ciddi bir savrulma yaşayan Müslümanlardan bazılarının, dinimizin esasları ile kabili telif olmayan davranışlarda bulunmaları ve bunları savunma sadedinde marjinal diyebileceğimiz yorumlara başvurmaları, üzüntü verici.
Bu durumun kaygı verici taraflarından birisi batıda gelişmekte olan İslamofobia'ya bol miktarda malzeme vermesi. Ama esas mesele, dinimizin emir ve yasaklarını ana akımlardan farklı bir şekilde yorumlayan bu akımların, özellikle de yeteri kadar dini bilgisi olmayanlar açısından kötü örnek olmaları...

ULUSLARARASI İSLAM ÜNİVERSİTESİ
Irak ve sonra Suriye'de yaşanan karışıklıklar sonrası ortaya çıkan DEAŞ, karşı karşıya bulunulan ön önemli problemlerden. Tam olarak ne olduğu ve ne yapmak istediği pek bilinmeyen söz konusu örgüt, İslam'la yeni tanışan ya da dinimizi yeteri kadar bilmeyenlerden bazıları açısından nerdeyse bir cazibe merkezi haline gelmiş gibi.
Mensuplarının karakteristik özellikleri ile alakalı bilgiler, özelikle de batıda İslam'la yeni tanışan ya da aslında Müslüman olsa da, uzun yıllar dininden bihaber yaşayıp tövbekar olanların, DEAŞ'a katılanların ağırlığını oluşturduğunu gösteriyor.
Türkiye'den DEAŞ'a katılımın az olması, yetersiz olduğu düşünülse bile ülkemizdeki dini eğitimin bu tür maceralara atılma konusunda gençleri frenlediğinin göstergesi. Hatta ciddi bir din eğitimi almamış gençlerimizin bile, aile, akraba ve komşularından geleneksel yollarla öğrendikleri sayesinde örgüte yem olmadıkları da bir başka önemli husus.
Bütün bunlar ve daha başka hususlar, Türkiye örneğinin İslam Alemi'nin geleceği açısından oldukça önemli olduğunun göstergeleri.
Çeşitli açıklamaları ve bazı özel sohbetlerinde bu konuya verdiği önemin altını çizen Prof. Dr. Mehmet Görmez'in İstanbul'da kurulacak Uluslararası İslam Üniversitesi'nin rektörlüğüne atanacağı haberi, bu açıdan çok sevindirici.
El Ezher'in benzeri ancak onun da ötesinde farklı bir model olarak tasarlanan; Türkçe, Arapça, İngilizce dillerinde eğitim yapacak ve Müslüman ülkelerden de öğrenci kabul edecek üniversitenin tüm İslam dünyası için örnek olması hedefleniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı sırasında unutulmaz hizmetler yapan Mehmet Görmez'in, Uluslararası İslam Üniversitesi'nde de ülkemiz ve İslam Alemi için faydalı çalışmalara imza atacağına inanıyor, hayırlı hizmetler diliyoruz.