Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 27 Mayıs 2017

Recep, Şaban derken...

Cemaatin, "Hocam Ramazan bizden memnun mu, acaba onu memnun edebiliyor muyuz?" sorusuna Nasrettin Hoca şöyle cevap vermiş: "Memnun olmasa her sene 10 gün önce gelir miydi?"
'Recep, Şaban derken; geldi çattı Ramazan… Recep, Şaban derken; geçti gitti Ramazan'… Zamanın nasıl da çabucak gelip geçtiğini anlatan bir tekerleme bu. Ve yine öyle oldu.
Recep, Şaban derken; yine geldi çattı Ramazan. Ve ömrü olanlar için, geçip gidecek de. Tabii bir sonraki sene tekrar gelmek üzere...
Başının Rahmet, ortasının Mağfiret ve hakkıyla yaşanabilirse eğer, sonunun da Cehennem azabından kurtuluş olduğunu biliriz Ramazan'ın. Dolayısıyla bu aya has hazırlıklar yaparız genellikle ve bazı önemli kararlar alırız.
Oruç yanında, namazlar konusunda daha hassas olmayı düşünür, Kur'an-ı Kerim'le daha çok haşır neşir olmayı planlarız. En azından cami ziyaretleri yaparız uygun zamanlarda. Akrabalarla bağlantılarımıza daha bir dikkat ederiz ve yardımlaşma konusundaki hassasiyetimiz daha da artar. İmkanımız olduğu halde, gönüllü olarak yemeden içmeden kesildiğimiz için, imkanları olmayanların hallerini daha yakından hissederiz çünkü.
Eş, dost, akraba ve arkadaş çevreleriyle beraber yapılan iftarlar, sık görüşemediğimiz insanlarla bir araya gelme fırsatı sunar bize. Bu ayın güzel özelliklerinden birisi olan teravihler de ayrı bir buluşma imkanı gibidir.
Ramazanlar hayatın biraz yavaşladığı, adeta rölantiye girdiği ve insanların içe dönük faaliyetlerinin arttığı zaman dilimleridir. Her Ramazan, kendisinden sonra yapılacaklar açısından derli toplu bir düşünme iklimidir adeta.
Biz de, içinde bulunduğumuz durumu değerlendirmek ve her birimiz üzerimize düşen görevler konusunda kafa yormak ve ona göre hazırlıklar yapmak durumundayız, millet olarak.
Biz nasılsak bizi yönetenlerin de öyle olacakları gerçeğinin şuurunda olarak, kendimizi ve çevremizi donatmanın yollarını aramak en önemli işimiz olmalı belki de.
Kandırma ama kandırılma da...
Geriye doğru baktığımızda, karşılaştığımız sıkıntıların büyük bir bölümünün cehalet temelli olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, çevremizdekilerle birlikte faydalı ilim sahibi olmanın yollarını arayıp bulmak, en önemli işlerimizden birisi olmalı herhalde.
Kimseyi kandırmamak ama aynı zamanda kimse tarafından kandırılamayacak kadar donanımlı olmak, önemli bir husus. İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı, böyle bir şeye başlamak açısından çok iyi bir fırsat.
Bir önceki Ramazan Bayramı'nı takip eden günlerde yaşadığımız 15 Temmuz Darbe Girişimi sebebiyle, iki Ramazan arasının çok hareketli ve bir o kadar da hızlı geçtiğini söyleyebiliriz.
Tabii aynı şekilde, idrak ettiğimiz bu Ramazan'da, bir önceki Ramazan'a nazaran çok daha iyi noktalarda bulunduğumuzu da...
Memleket meseleleri söz konusu olduğunda duyarsız olduğu zannedilenleri de dahil olmak üzere, milli iradeyi gasp girişimi karşısında şahlanan bir millet olduğumuz ortaya çıktı bu süre içinde. Cenab-ı Hakk'ın kalplerinden korkuyu çekip aldığı insanımız uçaklara, helikopterlere, tanklara bile kafa tuttu, korkusuzca.
Sürecin en önemli göstergelerinden birisi de gençlerimizle ilgiliydi muhakkak. Memleket ve dünya meseleleri ile ilgilenmiyor zannettiğimiz gençlik, 15 Temmuz şahlanışının en önemli kesimiydi. Hiçbir şeyden anlamaz diye düşünülen o gençlerin, varlığımıza yönelik bir tehdit hissettiklerinde yapabileceklerini görmek, başta ebeveynleri olmak üzere içini rahatlattı milletimizin.
Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyor, bu mübarek ayın hepimiz için hayırlar getirmesini niyaz ediyorum...