Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 11 Nisan 2017

Yerel’de iyi, Genel’de daha iyi olur

Anayasa değişikliği ile ilgili 18 maddenin 'evet' denilmesi için çalışanlar tarafından anlatılıp açıklanmaya çalışıldığı bir vasattayız.
Problem şu ki, 'evet' denilmesi için kampanya yürütenler, konuyu bütün detayları ile anlatmaya çalışmanın yanında, 'hayır' cephesinin dolaşıma soktuğu yalanlarla da uğraşmak zorunda.
'Hayır' denilmesini savunanların yalan üretim merkezlerinde ürettikleri yalanlarla baş edebilmek de kolay değil.
Gereken cevaplar verilmiş olsa da, bunların görmezden gelinip aynı yalanların sürekli olarak tekrarlanmasına ek olarak, hemen her gün yeni yalanlar da üretiyorlar çünkü.
Belediyelerin, muhtarlıkların, hatta lokantaların kapatılacağı, asgari ücretin dondurulup, kıdem tazminatının kaldırılacağı, kişilerin mal ve mülklerine el konulacağı ve benzeri bir sürü akıl dışı yalanı üretip ortalığa yayanlar boş durmuyorlar.
18 maddenin yönetim tarzımıza getireceği yeniliklerin, ülke ve millet lehine atılacak adımların engellemesi konusunda işlerini iyice zorlaştıracağını biliyor dış güçler ve içerdeki uzantıları.
Güzel günler olarak düşündükleri vesayetin hakim olduğu eski günlere dönülmesini arzu ettikleri için de, bütün güçleriyle referandumda hayır denilmesini temine çalışıyorlar.
Bütün olup bitenler arasında çok gündeme gelmiyor olsa da, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yapılacak olan şey, yerel yönetimlerde uygulanan ve başarılı olduğu bilinen mevcut yapının genel yönetime adapte edilmesinden başka bir şey değil aslında.
1876'da Kanun-i Esasi ile hayatımıza giren Yerel Yönetim, bu tarihten itibaren hemen bütün anayasalarda yer almış. Ancak her dönemde Genel Yönetim'in vesayeti altında bir yerel yönetim düşünülmüş olduğu için de, şu andaki Parlamenter Sistem'e benzer bir yönetim hakim olmuş. Ta ki 1963 yılına kadar.

ÇARE, BAŞKANLIK SİSTEMİ
1963'e kadar belediye meclisi seçimleri yapılması ve başkanın meclis tarafından seçilmesi ve tabii meclise karşı sorumlu olması şeklinde yürümüş işler. Daha doğrusu işler istendiği gibi yürümediği için 1963'te belediye başkanlarının seçimle işbaşına gelmesi uygulamasına geçilmiş.
Belediye başkanı ve belediye meclisinin ayrı ayrı seçilmeleriyle oluşan yeni sistemle, yönetimini kendi istediği gibi belirleyip, meclisle beraber çalışan ve dönem sonunda doğrudan halka hesap veren belediye başkanları dönemi başlamış.
Belediye Başkanlarının doğrudan belde halkı tarafından seçilmeye başlandığı 1963 öncesi, belediyelerdin halinin nasıl olduğu, üzerinde belki de ciltlerce kitap yazılacak bir husus.
Kestirmeden söylemek gerekirse, 1963 öncesi tıpkı Parlamenter Hükümet Sistemi'nde olduğu gibi idare edilmeye çalışılan belediyelerde halkın dertlerine ilaç olabilecek hizmetler üretilemiyordu.
Belediye Başkanlığı Sistemi'ne geçişten sonra, hele merkezi idarenin olumsuz yöndeki baskılarını hafifleten düzenlemeler de yapılınca, çalışmak isteyen başkanların yolu açılmış oldu.
Ve hakikaten halka hizmet niyetiyle işbaşına gelen başkanlar zamanında altın yıllarını yaşamaya başladı belediyeler.
Teknik olarak tabii ki farklılıkları var. Ancak bir anlamda yeni geçilecek Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin yerel düzeyde tatbiki olan ve 1963'ten beri uygulanan Belediye Başkanlığı Sistemi'ne karşı çıkan yok, bilindiği kadarıyla.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne karşı çıkan ya da tereddütlü olanların, yerel yönetimler örneği üzerine düşünmelerinde fayda var.
Bunu yaparken daha çok AK Partili belediyeleri referans almaları gerektiğini de hatırlatmış olalım.