Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 11 Ekim 2016

Başımıza gelenler ve enerji...

Türkiye'nin terör belasını çözmek için atmaya başladığı ve 'Oslo Süreci' olarak bilinen sürecin kesintiye uğratılması, 7 şubat 2012'de MİT Müsteşarı ve görevlilerinin ifadeye çağrılmaları, Gezi Olayları, 17-25 Aralık Darbe Girişimi ve tabii ki son olarak 15 Temmuz'un Türkiye'yi teslim almaya yönelik adımlar olduğu, malum.
Türkiye'nin niçin teslim alınmaya çalışıldığı konusunda söylenebilecek şeyler çok. Ancak hazır 23. Dünya Enerji Zirvesi yapılmakta iken, konunun enerji ile ilgili yönlerine bir göz atmakta fayda var. Laf aramızda, ülkemizin konumu sebebiyle başımıza getirilmeye çalışılan şeylerin arkasında da enerjiyle ilgili hususlar öncelikli sırada zaten.
Ülkemizin petrol ve doğal gaz açısından fakir olduğunu biliyoruz. Ancak, ülkemiz yeraltı zenginlikleri açısından zengin olan coğrafyalara yakın. Dahası, bu ürünlerin alıcılarının olduğu bölgelere sevki açısından benzersiz bir güzergah olduğunu da biliyoruz.
Tabii ki bunun böyle olduğunu bilen sadece bizler de değiliz. Çeşitli sebeplerle enerjinin kontrolünü ellerinde tutmak isteyen güçlerin, sadece bunların üretildiği yerlerle değil, alıcılara gönderileceği güzergahlarla da yakından ilgilendikleri, günümüzün acı gerçeklerinden. Enerji üretilen ve nakle uygun coğrafyaların yaşadıkları bunun delili. Ve tabii ki bizim başımıza gelenler de.
Yakın zamanda ortaya çıkan ve belki de son zamanlarda bölgemizde ve ülkemizde çıka/rıl/ an karışıklıklarında epey rolü olduğunu varsayabileceğimiz Doğu Akdeniz Doğalgazı üzerinden bir değerlendirme denemesi yapalım mesela.

GAZZE'NİN ÖNEMİ...
Doğu Akdeniz Dogalgazı, 2000'den itibaren gündeme gelen ve son zamanlarda ciddiyeti iyice artan bir konu. Hikaye 1999'da Filistin açıklarında bulunan ve Noa ismi verilen yerde bulunan 1.1 milyar metreküplük doğalgaz rezervi ile başlıyor. Ardından 2000'de Gazze açıklarında Gazze Marine'de 28,3 ve Mari-B'de 42,5 milyar metreküplük doğalgaz rezervleri tespit edilir.
İsrail'in söz konusu aramaları neden Gazze açıklarında başlattığı ve buraya yönelik ablukada doğalgaz rezervlerinin etkisi nedir, ayrı bir konu. Ancak araştırmalar sürdürülür ve 2009'da Filistin-İsrail açıklarında 283,3 milyar metreküplük Tamar, 2010'da ise 509,7 metreküplük Leviathan rezervleri tespit edilir.
Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama faaliyetleri bu süreçte renklenir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından yapılan çalışmalarda 2011'de Kıbrıs'ın Güneybatısında Afrodit adı verilen bölgede 198,2 milyar metreküplük rezerv bulunur.
Hikayenin bundan sonrası Doğu Akdeniz'de hakları bulunan ülkelerin doğalgaz arama konusundaki yoğun faaliyetleri, bulunan yeni rezervler, BM kuralları temelinde sürdürülen tartışmalar ve küresel enerji şirketlerinin olağanüstü ilgisi şeklinde devam ediyor.
İşin özeti şu: Doğu Akdeniz'de trilyonlarca metreküplük doğalgaz rezervi var. Bu da tabii trilyonlarca dolarlık bir gelir demek. Doğu Akdeniz denilince de, Mısır, Gazze, Filistin-İsrail, Lübnan, Suriye, KKTC, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve tabii ki Türkiye akla geliyor.
Gaz bulunan yerin hangi ülkenin açıklarında ve kaç kilometre mesafede olduğu gibi hususlar, sahiplik açısından önemli. Ancak konumu gereği, hikayenin başrolünü oynamak Türkiye'ye düşüyor.
Konunun en önemli tarafı da bu.
Yerimiz kalmadığına göre bunu da nasipse yarın konuşalım...