Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 28 Eylül 2016

90 yılın hasılası…

111'i devlet olmak üzere 181 üniversitesi olan bir Türkiye'de yaşamak, hele de 1976'da sadece 19 üniversitenin olduğu bir zamanda yükseköğretime başlamışsanız, heyecan verici bir şey.
Hemen her ilimizde en azından bir üniversite ve birçok ilçemizde fakülteler hayal iken şimdi gerçeğe dönüşmüş durumda… Bu heyecan verici durumu kısmen sönükleştiren husus, başka ülkelerdeki üniversite sayıları. Mesela ABD'deki üniversite sayısı 5.758. Hindistan'da 8.407, Filipinler'de 2.060, Arjantin'de 1.705, Fransa'da 1.062, Almanya'da 298…
Tabii ki üniversitesi sayılarının nüfusa oranı ve bu arada sahip oldukları öğrenci ve öğretim üyesi sayıları gibi başka hususlar da var, mukayese edilmesi gereken.
Ancak diğer bazı ülkelere nazaran az olsa da, geçmişe nazaran sayıları bize mutluluk veren üniversitelerimizle ilgili esas problem, mesela ABD ya da Avrupa'daki üniversitelerin patent sayıları ile ülkemizdekilerin patent sayısı arasındaki müthiş fark.
6 bine yakın üniversite olan ABD'de bunların ilk 150 tanesinin sahip olduğu patent sayısı 1 milyon 750 bin!.. Evet evet, birmilyonyediyüzelli bin… Avrupa'nın önde gelen 150 üniversitesinde bu rakam 100 bin… Ve 181 üniversitesi olan Türkiye'de 90 yılın patent hasılası ise sadece 246… Yanlış okumadınız, sadece ikiyüzkırkaltı… ABD'deki bazı üniversitelerin tek başlarına sahip oldukları patent sayısının bizdeki üniversitelerin tamamınkinden fazla olduğunu söylemek, maksadı ifadeye kafi aslında.
Ciddi manada moral bozucu olan bu durumdan daha vahim olanı da var.
O da, herkesin farkında olduğu ve özellikle de dert edinen yöneticilerin çare aradıkları şey, yani üniversitelerin sanayi ve ticaret aleminden, dahası ülkede yaşananlardan tümüyle kopuk olması…

HEYECAN VERİCİ PROJELER…

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'la geçtiğimiz hafta sonu yaptığımız sohbette, durumun farkında oldukları ve mümkün olduğu kadar kısa sürede bu konuda bazı adımlar atmaya karar verdiklerini öğrenmek sevindiriciydi.
Daha da anlamlı olan, kuru bir şekilde 'yapacağız, edeceğiz' demek yerine, arzu edilen üniversite yapısına kavuşabilmek için atılacak adımları projelendirmiş ve hatta bazılarını başlatmış olmaları.
Türkiye'nin özellikleri dikkate alınarak yeni kurulan üniversiteler arasından seçilecek 5 üniversitenin bölgesel kalkınmaya odaklı hale getirilmesi, projelerden birisi.
Bulundukları bölgenin ihtiyaç ve imkanlarına göre şekillendirilecek ve uzmanlaşması için desteklenecek olan bu üniversitelerin, mesela tarım, tıp, teknoloji gibi alanlarda yoğunlaşmaları sağlanacak.
Doktora konusunda da ilgi çekici bir proje üzerinde çalışıldığını aktardı Prof. Saraç.
Bu proje de seçilecek 100 alanda 2 bin öğrenciye burslu doktora imkanı tanımayı hedefliyor.
Gelişen, gelecekte önemleri daha da artacak ve özellikle de iş dünyasının ihtiyaç duyduğu bulut teknolojileri, hücre mühendisliği, robotlar ve akıllı sistemler, havacılık ve uzay eğitimi, savunma teknolojisi, uluslararası hukuk ve benzeri alanlarda yetiştirilecek bu öğrenciler eğitimlerini de ülkemizde alacaklar...
YÖK'ün hazırladığı ve mevzuat değişikliği gerektirmeyenlerin uygulamasına da başladığı projeler, üniversitelerimizin, dolayısıyla ülkemizin de geleceğinin daha güzel olacağını müjdeliyor… 'Paten uçurumu kapanır mı' derseniz; neden olmasın!..
Hele üniversiteler hayatla bir barışsın…