Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 1 Haziran 2016

Endişelenme sırası bizde...

"Paris'te yaşanan olaylardan dolayı endişeliyim, kaygılıyım. Protesto haklarını kullanan insanlara Fransız polisinin uyguladığı şiddeti kınıyorum. Yaşanan vahim olayları dünyaya aktarmayan batı medyasını ayıplıyorum. İnsan hakları örgütlerini, Batılı politikacıları, Paris'te yaşanan hadiseler konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyorum..." Endişe belirten bu sözler, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ait ve anlaşılacağı gibi Fransa'da yaşananlardan duyulan kaygıyı yansıtıyor. Sözlerin devamında endişelerine daha bir açıklık getiriyor Cumhurbaşkanımız: "Gezi olaylarındaki görüntülerden rahatsız olanların Paris'teki olaylar karşısındaki rahatlığı doğrusu bizi çok üzüyor. Daha da kötüsü Fransa'nın ve diğer batı ülkelerinin 17-25 Aralık tarzı darbe girişimlerine maruz kalmalarından korkuyoruz.
İnşallah hadiseler bölücü terör örgütünün güney şehirlerimizdeki bazı mahallerde başlattığı eylemlerin benzerlerine kadar uzanmaz." Endişeli olan sadece Cumhurbaşkanımız değil tabii. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'nın da endişeli olduğu, Sözcü Tanju Bilgiç'in açıklamasından anlaşılıyor:
"Demokrasilerde diyaloğun gerekliliğine inanıyor, olayların en kısa sürede yatışması için Fransız makamlarına ve gösterilere katılanlara itidal çağrısında bulunuyoruz. Fransız güvenlik güçlerinin göstericilere karşı giderek sertleşen müdahalelerinden de endişe duyuyor, yetkilileri göstericilere karşı orantısız güç kullanmaktan kaçınmaya davet ediyoruz. Sakin bir ortama bir an önce dönülebilmesi ve bu gösterilerin demokratik standartlara uygun, barışçıl bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli tüm önlemlerin Fransız makamlarınca süratle alınacağına inanıyoruz." Üç-beş ağaç bahanesiyle başlatılan ama esas olarak Türkiye'yi uçuracak projeleri durdurmayı amaçlayan Gezi Olayları sırasında 'endişeli olduklarını' açıklayan Fransızlar, hakikaten endişe duyulacak işler yapıyorlar şimdilerde.

ENDİŞE VAR, ENDİŞE VAR...

Çalışma Bakanlığı'nın işsizliği düşürme amaçlı tasarısı, gelişmelerin ana ekseni. Günde 10 saat olan çalışma süresini 12'ye çıkarmayı, sözleşmelerinde değişiklik isteyenleri işten atabilmeyi içeren tasarı; yarı zamanlı çalışanların limitini ve fazla mesai ücretlerini düşürmeyi hedefliyor.
'Sosyalist Hükümeti sağa kaymakla' suçlayan sendikaların başını çektiği protestolar da, polis şiddeti ile karşılaşıyor.
Sadece Gezi Olayları sırasında değil, 17-25 Aralık'ta devletin dizginleri ele alıp darbe girişimini engellemesi sırasında da endişelenmişti Avrupalı dostlarımız. Endişeleri, Türkiye'yi zora sokabilecek her girişimin boşa çıkarılması sırasında da devam etti. 6-8 Ekim'de bekledikleri olmadı, endişelendiler. Temmuz 2014 sonrası başlayan terörist saldırılara ve çukurlu, barikatlı özyönetim saçmalığına gerektiği şekilde cevap verilmesi ile ilgili endişeleri devam ediyor...
Türkiye'de kamu düzenini ve hatta düpedüz Hükümeti ortadan kaldırmayı hedefleyen girişimlerin bastırılması sebebiyle endişelenmişti Fransızlar. Bizde endişe doğuran ise, haklarında gerilemeye sebebiyet verecek düzenlemelere karşı çalışanların demokratik haklarını kullanmalarına sert müdahaleleri. Gayet yerinde, makul ve mantıklı bir endişe yani...
Artık 'men dakka dukka' mı, yoksa 'camdan evlerde oturanlar başkalarının penceresine taş atmamalı' mı denilir, bilinmez. Ama Fransa başındaki bu sıkıntıdan kolay kurtulabilecek gibi değil. Endişelerimiz bundan sonra da sürecek gibi yani...