Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 26 Mayıs 2016

Olur olur Başkan da olur!..

"Rahmetli Ecevit terör örgütünün liderini getirdi, yargıladı, hapse attı. Terör bitmişti.
Ne oldu 14 yılda terör bu kadar güçlendi?" demiş Kılıçdaroğlu.
Terörün güçlenmesi ile ilgili sözlerini sonraya bırakarak, önce şu Apo'nun getirilişi meselesine bir açıklık getirmekte fayda var. 1998 sonlarına doğru Türkiye'nin sert çıkması üzerine Suriye topraklarını terke zorlanan Abdullah Öcalan, Rusya ve İtalya'da barınamayınca Kenya'daki Yunanistan büyükelçiliğine sığınmıştı.
Görünürde Kenya ama esas olarak ABD tarafından 15 Şubat 1999'da Türk güvenlik görevlilerine teslim edildi ve 16 Şubat'ta da Türkiye'ye getirildi. İşin özeti şu: Abdullah Öcalan paketlenerek Türkiye'ye gönderildi...
Yani Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi değildi iş. Bu sebeple olsa gerek ki Bülent Ecevit, "Amerika, Apo'yu neden verdi anlamadım" deme ihtiyacını hissetmişti.
Elmalarla armutları toplayıp sonra şeftalilerle çarpıyor ve bu işlemlerin sonunda ne kadar muz elde edildiğini de, kendinden emin bir şekilde açıklıyor Kılıçdaroğlu...
Sık sık konuşması gereken ve söyleyebilecek doğru dürüst bir şeyi olamayanların yaptıkları gibi.
Memleketi yöneten zevata yönelik küfür ve hakaret dolu konuşmalarına -maalesef- alışıldı artık. Bu sebeple olsa gerek seviyesini iyice düşürüp, hakaret ve küfürlerinin derecesini yükseltiyor.
Dokunulmazlıklar konusuna 'evet' diyeceklerini açıklayıp ilk oylamada kendisinin bile 'hayır' kullanması da, davranışları açısından ilgi çekici bir örnek mesela. Referanduma gidileceği anlaşılınca nihai oylamada 'evet' yönünde çark etmeleri ve 376'nın bulunmasına makul bir izah gerektiğini kendisi de biliyor ama doğrusunu söylemenin zaten çizilmedik yeri kalmayan karizmasını iyice yerle bir edeceğinin farkında. Her bir dokunulmazlık dosyası için TBMM'yi günlerce bloke edebilme şansını kaybettiğine hayıflanıyor belli, ama bunu söyleyemiyor.

Çark etme alışkanlığı...

Hepimizin gözleri önünde cereyan eden olayları tam aksi bir şekilde değerlendirmesi, olup bitenleri çarpıtması, yani 'çark etmesi' vukuatı adiyeden. Aktüel olaylarla yetinmeyip tarihen sabit gerçekleri de çarpıtmaya başladı artık. Abdullah Öcalan'ın getirilişi meselesi gibi...
Terörün neden bu kadar -güçlendiği değil- arttığı konusunu ise en iyi kendisinin bilmesi gerek. Partisi içinden birçok milletvekilinin terör örgütü ve bu örgütle bağlantılı siyasi partinin mensubu gibi hareket ettiğinin herkes farkında. İlçelerde çukur kazıp, barikatlar oluşturarak kamu düzeninin altüst etmeye çalışan teröristlere 'arkadaşlar' şeklindeki hitabı da kulaklarda çınlıyor hala.
Yaşananların gerçeğine ve bu partisinin bu konulardaki görüşlerine değinmiyor CHP lideri. Bildik 'iktidar partisi yapıyorsa eksik, yanlış ve kötüdür' şablonu ile idare ediyor.
Böylelikle, mesela terör meselesinin halli konusundaki parlak fikirlerini (!) bir türlü öğrenemiyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan takıntısı süren Kılıçdaroğlu, olup bitenleri ve tarihi gerçekleri eğip bükmeye çalıştığı son konuşmasında da, "Kardeşim sen başkan olamazsın' deme ihtiyacı hissetmiş.
Kılıçdaroğlu, vaktiyle birilerinin 'Muhtar bile olamaz!' dedikleri Recep Tayyip Erdoğan'ın sonrasında Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğunu unutmuş olmalı. CHP Genel Başkanı ve benzerleri istemese de, belli ki Başkan da olacak inşallah...