Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 24 Kasım 2015

Gitmek mi zor, kalmak mı...

Bu bir şarkı sözü değil; Suriye'nin kuzeyinde hayatlarını sürdüren Bayır-Bucak Türkmenleri' nin cevabını bulmak mecburiyetinde oldukları hayati bir soru. Gitmek, yani Türkiye'ye sığınmak; birçoklarının hayatlarını kurtaracak bir tercih.
Ama asırlardan beri yaşadıkları yerleri terk etmeyi, temsil ettikleri değerlere ihanet kabul ediyorlar. Kalmak ise savaş makinalarına hedef olmak demek.
Her ne götürüyor olurlarsa olsunlar, vaktiyle MİT TIR'larını durdurabilmek için canhıraş bir şekilde gayret edenler, bugün yaşananları hesap ediyorlar mıydı acaba?..
Devleti ele geçirme çabalarında kendilerine destek olan dış güçlerin menfaatlerine hizmet ediyor ve bu uğurda ihanet etmeyi bile göze alıyorlardı belli ki. Yaptıklarının ileride on binlerce Suriyeli Türkmen'in hayatına mal olabileceği ihtimali, onlar açısından önemsiz bir meseleydi herhalde. 'Vuruyorlar bizi, Hıristiyanlar gelip gelip vuruyor...' diyordu Bayır-
Bucak Türkmenleri'nden bir kadın.
Gelip gelip vuranlar ve Müslümanlar'ı katledenler arasında Hristiyanlar vardı muhakkak.
O Türkmen kadının bilmediği ve bilmiş olsa bile akıl erdiremeyeceği şey ise, 'gelip gelip kendilerini vuranlar' arasında Müslümanlar'ın da olduğu gerçeği. Bayır-Bucak Türkmenleri'nin yaşadıkları Türkmendağı Rusya, Hizbullah ve İran destekli Esad güçlerinin yoğun saldırısı altında. Rusya, DAEŞ gösterip Türkmen vuran operasyonlarıyla 'ayı ile çuvala girilmeyeceğini' herkese bir kez daha gösterdi.
Baba mesleği olan katliam yapma işini sürdüren Esad, bölgenin geleceğine yönelik uluslararası hesaplarda üzerine düşeni yapma telaşında belli ki.
Müslümanlık denildiğinde mangalda kül bırakmayan Hizbullah ve İran ise, eli kanlı Esad'a destek amacı ile 'kendilerini herhalde Hıristiyanlar'ın gelip gelip vurduğunu, öldürdüğünü' düşünen Müslüman Türkmenler'i katlediyor.

Koridor hesabı

Türkmendağı ile ilgili mesele, buranın sahip olduğu stratejik önemden kaynaklanıyor.
Olup bitenler, Suriye'nin kuzeyi ile ilgili akim kaldığını düşündüğümüz hesapların tekrar gündemde olduğunu gösteriyor.
Türkmenler'in yaşamak mecburiyetinde kaldıkları şeyler, enerji sahaları ve enerjinin nakledileceği yollar üzerindeki hakimiyet kavgasının bir uzantısı. Ama Bayır-Bucak Türkmenleri'nin enerji ile de, enerjinin nakil yolları ile de herhangi bir alaka ya da beklentileri yok...
Saldırganlar, Türkmenler'in bulundukları bölgeleri terk etmeleri ve Türkiye'ye geçmelerini temin etmek için acımasızca saldırıyorlar. Yakın tarihte hemen yakın bölgelerde yaşayıp da PYD-PKK gibi düşünmeyen Kürtler'in, Türkmenler'in ve Araplar'ın başlarına gelenleri Türkmenler'e de yaşatmak için uğraşıyorlar.
Türkmenler'in bulundukları alanları boşaltmak, Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak bir koridora asla izin vermeyeceğini deklare eden Türkiye'nin elini zayıflatmaya yönelik bir hesap belli ki...
Rusya'yı ve tabii ki artık Suriye'nin geleceğinde yeri olmayacağı belli olan Esad'ı bir kenara koyacak olursak; Bayır-Bucak Türkmenleri'ne yönelik saldırılar ve başka bazı gelişmeler; İran ve Hizbullah'ın bölgenin geleceğini emperyalistlere ipotek etme konusunda kararlı olduklarını gösteriyor.
Rusya ve Esad'ı anlamak mümkün; ama İran ve Hizbullah'a ne oluyor ki...