Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 16 Aralık 2012

Hafta sonu neşesi

Birkaç gün önce Prof. Dr. Şükrü Kızılot'tan imzalı bir kitap geldi.
Yıllardır geniş kitlelere mali konuları sıkmadan okutma başarısı gösteren Şükrü Hoca, komik olayları, anekdotları ve fıkraları "Tebeşir" isimli kitabında toplamış.
"Günlük yaşamın yoğun koşuşturması arasında insanın yemek-içmek kadar neşelenmeye de ihtiyacı var" diyor Prof. Kızılot.
Hafta sonu keyfine destek olmak için o kitaptan bir derleme yaptık:

* * *
OĞUZ

Temel baba olmuş...
Kahvede hemşehrileriyle oturmuş, tebrikleri kabul ediyor.
Köyün imamı da tebrik etmeye yanlarına gelmiş, cinsiyetini soruyor...
- Hayırlı olsun Temel, tebrik ederum. Kiz midur, uşak midur...
- Uşaktur hoca efendi...
- Adini ne koydinuz?
- Oğuz...
Hoca şaşırmış... Biraz da sitem ederek sormuş...
- Oğuz mi?...Oğuz ha buralarda yok idir... Kitapta da geçmiyii...
Nereden çıktı bu Oğuz!
Temel bildiğinden emin bir şekilde;
- Olur mi hocam, Oğuz Kuran'da geçiyii...
Hoca dalga geçer gibi, biraz da sinirlenerek.
- 40 yılluk hocayum... 20 kere hatmettim oni... Nerede geçiyii Oğuz...
Temel cevap vermiş...
- Oğuz'ubillahimineşşeytanirraciiiim!

* * *

ERKEK VE GAZETE

Kadın kahvaltı sofrasında gazete okuyan kocasına bakıp söylenmiş:
- Keşke bir gazete olsaydım.
Böylece bütün gün sıkı sıkı tuttuğun ve ilgilendiğin tek şey ben olurdum.
Adam kafasını bile kaldırmadan cevap vermiş;
Evet keşke sen bir gazete olsaydın; Böylece yarın senin yerine yeni bir tane alabilirdim...
KAYSERİLİ HASTA

Doktor muayenehanesine ilk kez gelen hastadan 200 TL, sonraki muayeneden 100 TL alıyormuş. Bunu öğrenen Kayserili muayeneye ilk gidişinde;
- "İşte geldim doktor bey" demiş.
Doktor muayene etmiş. Hastadan 100 TL aldıktan sonra;
- "Sağlığınız düzeliyor. Aynı ilaçları kullanmaya devam edin" demiş...
(Meğer doktor da Kayseriliymiş!)

* * *
KAVAK VE KABAK

Ulu bir kavak ağacının hemen yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe, bitki kavak ağacına satılarak yükselmeye başlamış. Yağmurlar ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavakla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
- "Sen kaç ayda bu hale geldin?"
- "On yılda" demiş kavak.
- "On yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
"Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak."
- "Doğru" demiş kavak ağacı "Doğru"
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
- "Neler oluyor bana?"
- "Ölüyorsun" demiş kavak
- "Niçin?"
- "Benin 10 yılda geldiğim yere 2 ayda gelmeye çalıştığın için."

* * *
SAYMA
İnsan daima başına gelen felaketleri sayar, sevinçleri değil.
Eğer saysaydı, dünyanın kendisine yeterince mutluluk sunmuş olduğunu anlardı...
(Dostoyevski)