Prof. Demir, basına dağıtılanla öğrencilere dağıtılan kitapçıkların aynı olmadığını hatırlattı.
Peki basına dağıtılan kitapçıkta açıkça görülen "şifreleme" neydi?
ÖSYM Başkanı, şaşırtıcı derecede açık bir yanıt verdi: "Basına dağıtılan soru kitapçığı tamamen işgüzarlık.
METEKSAN'da bilgi işlemdeki arkadaşımız yapmış. Ancak bu bir zor durumda bırakma girişimi değil. İşgüzarlık..." Prof. Demir, göreve başladıktan sonra yaptıkları tüm sınavlarda her adaya ayrı bir soru kitapçığı uygulamasına geçtiklerini ve toplu kopya uygulamasına son verdiklerini belirterek, çıkarı bozulanların aleyhte bir kampanya yürüttüklerini öne sürdü.
Peki kimdi çıkarı bozulanlar? "Toplu kopya girişiminde bulunanlar kimlerse, onlar" diyor ÖSYM Başkanı.
Basın toplantısından sonra Prof. Demir'e sorduk: "Bir sabotajla karşı karşıya olduğunuzu mu söylemek istiyorsunuz?" Şaşırtıcı bir yanıt daha geldi: "Hayır. Açıkça söylüyorum ki, öyle bir şey yok." ÖSYM Başkanı, geçmişte toplu kopya çetesi içerisinde yer alan insanların son sınavı fırsat bilip aleyhte kampanya yürüttüğünü, bu arada bir işgüzarın basına "şifrelenmiş" kitapçık dağıttığını söylüyor, ama "sabotaj yok" diyor.
İddiaları "kuşku" olarak değerlendirip ilginç bir saptama yapıyor: "Kuşkunun sonu yok..." ÖSYM yoluna devam ediyor.
Yapılan incelemelerde herhangi bir aday veya soru kitapçığında dikkat çeken bir bulguya rastlanmadığını söylüyor Prof. Demir.
18 Haziran'da ikinci sınav var.
Bu arada Danıştay yapılan başvuruyu karara bağlayacak.
Yani sınav iptal edilebilir.
ÖSYM Başkanı "Adayların 18 Haziran'a odaklanması gerekir" diyor.
Bunun için 1 milyon 700 bin öğrenciye mektup gönderilecek.
Ama gözleri kitapta, kulakları Danıştay'da olan bir öğrencinin sınava odaklanmasındaki zorluk ortada. Öyle görünüyor ki, "elektronik sınav" sistemine geçilmeden bu iddialar veya suistimaller ortadan kalkmayacak...
