Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 11 Ekim 2009

Eyfel'deki soru Mostar'daki yanıt..

Yüzyıllarca yan yana yaşadılar.
Birbirlerinden kız alıp verdiler, ortak aileler kurdular.
Ama, 1989 yılında yaşanan ekonomik krizin büyüttüğü yoksulluğun da etkisiyle, etnik ayrımcılığın tuzağına düştüler.
1991 yılında Yugoslavya'yı oluşturan cumhuriyetler arasında iç savaş çıktı.
Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna Hersek bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Sırbistan ise Karadağ'la birleşip Yeni Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'ni kurdu.
***

İç savaş sırasında en büyük acıyı, Sırpların ve Hırvatların saldırdığı Boşnaklar yaşadı.
Yaklaşık 200 bin şehit verdiler. Evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalanların sayısı 1 milyonu buldu.
***

Saraybosna, en çok can kaybının yaşandığı yerdi.
Mostar'daki acı ve hüzün ise daha ağırdı.
Sadece insanlar değil, Osmanlı'dan kalan tarihi eserler de hedef alınmıştı.
Hırvatlar, 1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı Mostar Köprüsünü 1992 yılında top ateşiyle yıktılar.
Oysa mimari şaheserlerden biri olarak kabul edilen o köprü, iki halkı birbirine bağlıyordu.
Bir tarafta Boşnaklar, diğer yanda Hırvatlar, yüzyıllardır o köprü üzerinden birbirine ulaşmıştı.
Ama "etnik" kökenlerini her şeyin üzerinde tutmaya başlayınca; arkadaş, akraba, komşu olduklarını unutup, silahlara sarıldılar...
***

Hırvatlardaki derin öfkenin temelinde yatan unsurlardan biri de dindi.
Mostar'daki köprü kadar, camilerden, minarelerden de nefret ediyorlardı.
Önce kiliselerine minare gibi kuleler eklediler.
Yetmedi.
Tam savaşın ortasında, Boşnakların büyük korku yaşadığı bir dönemde, Mostar'ın yanı başındaki dağın tepesine, şehrin her tarafından görülecek kadar kadar büyük bir haç diktiler.
Haç için gerekli metal parçaları kara yoluyla oraya çıkarmak mümkün değildi.
Çok uluslu gücün helikopterlerinden yararlandılar.
Sanki şehrin üzeri koca bir haç'la kaplanmıştı.
Boşnaklar gördükleri manzara karşısında irkildiler.
Çocuklar, korkudan anne-babalarının bacağına sarılmaya başladı...
***

Haç'ın şehrin üzerine çöktüğü ilk günlerden biriydi.
Akşam olmuş, gökyüzü yeni kararmıştı.
Bir Boşnak çocuğu hem ağlıyor, hem babasına soruyordu:
- "Baba, niye o kadar yukarı koydular? Oradan ateş mi edecekler? Bizi öldürecekler mi?"
Baba, çaresizce gök yüzüne baktı.
Bir anda gözleri parlamaya başladı.
Yüreğine cesaret veren bir görüntü doğmuştu:
Ay ve yıldız yan yana gelmiş, haçın dikildiği tepenin üzerinde, gökyüzünde parlıyordu... "Korkma oğlum" dedi, "Korkma. Bak gökyüzünde ay ve yıldız var. Onlar ne kadar yukarı dikerlerse diksinler, ay ve yıldızımıza ulaşamazlar..."
***

Aktardığım gerçek bir öyküdür.
Savaştan sonra Mostar'ı ziyaret ettiğimde, oradaki bir Boşnak'ın anlattığı öykü.
Fransa'daki "Türk mevsimi" nedeniyle Eiffel kulesindeki ışıklandırmayı 21 günden 5 güne indiren, kule üzerine ay yıldız koymaktan dahi korkanlar, aslında Mostar'daki zihniyetin Paris'teki yansımasıdır.
Cumhurbaşkanı Gül, "kulenin üzerinde keşke ay ve yıldızımız da olsaydı" diyen Türklere en doğru yanıtı vermiş:
"Ay ve yıldız zaten yukarıda var..."