Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 1 Eylül 2009

Meclis'te 'uzlaşma' aranacak

İçişleri Bakanı'nın dünkü açıklamasında "satır araları" önemli mesajlarla yüklüydü.
Sırayla gözden geçirelim:
Bakan Atalay, "demokratik açılım" süreciyle ilgili bir Anayasa değişikliğinin gündemde olmadığını söyledi.
Bu DTP'ye dönük bir mesajdı.
Çünkü DTP "Kürt açılımı"nda Anayasa değişikliklerinin de yer almasını istiyor.
Oysa bu o kadar kolay değil.
Etnik temele dayalı ayrışma ve çatışmalara yol açacağını daha şimdiden söylemek mümkün.
İçişleri Bakanı, DTP'nin "olmayacak" konular üzerinde "zorlayıcı" taleplerde bulunmasını isim vermeden eleştirdi.
Zorlamaların çözümü sabote edeceğini söyledi.
***

Tartışma konularından biri de "eğitim dili."
İçişleri Bakanı açıkça vurguladı:
"Resmi dilimiz Türkçedir. Eğitim dilimiz Türkçedir. Bu konularda hiç çalışma yapmadık."
Zaten Anayasa değişikliğinin gündemde olmaması da bunu gösteriyor.
Çünkü "Resmi dil"i değiştirmek ya da "sulandırmak" mümkün değil.
Anayasa'nın 4. maddesinde yazıyor:
"Devletin resmi dili" Anayasa'nın "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümleri içerisindedir.
***

Sürecin temel hedefi "silahların susturulması..."
Bunun için PKK'nın silah bırakması gerekiyor.
Zaten Türkiye Cumhuriyeti Devleti son 2 yıldır yoğun bir diplomasi yürütüyordu.
PKK'nın Avrupa'dan sağladığı lojistik destek büyük oranda kesildi.
Son günlerde yüksek miktarda silah ve mühimmat bulunan boş sığınakların ortaya çıkması da "diplomatik kıskaç"ın işe yaradığını gösteriyor.
Boş sığınaklar, bırakılmış silahlar, roketatarlar ve hatta uçaksavarlar PKK'nın çözülme sürecinde olduğunu da gözler önüne seriyor.
Dışişleri Bakanı'nın Suriye ve Irak ziyaretleri de PKK'nın tasfiyesine dönük çabalar açısından büyük önem taşıyor.
Bunu dün İçişleri Bakanı da vurguladı.
***

PKK içerisinde de çeşitli gruplar olduğu, bu grupların bazılarının sürece sıcak baktığı, bazılarının da "terörün devamından" yana olduğu biliniyor.
Tam 30 Ağustos'a denk gelecek şekilde Hakkari'de 4 askerin şehit edilmesi de "çözüm istemeyen"lerin eylemi olarak gösteriliyor.
Nitekim dün Bakan Atalay "Bu tür olaylara sebebiyet verenler süreci provake ediyor" dedi.
***

Bir başka soru:
"Kürt açılımı" yapıldığında Türkiye bölünür mü?
Etnik temele dayalı bir ayrışma endişesi taşıyan muhalefet partilerine İçişleri Bakanı Atalay "sert" bir mesaj gönderdi: "Bölünme sendromundan herkes kurtulsun.
Bin yıldır birlikte yaşayan kardeşleri bölmeye kimsenin gücü yetmez. Siyaset yapma sorumluluğu taşıyanların, bölünme ve çatışma lobisine hizmet etmekten vazgeçmesi gerekiyor..."
***

Peki "demokratikleşme paketi" ne zaman ortaya çıkacak?
İçişleri Bakanı, "ortak akıl"ı bulmaya çalıştıklarını söyledi ve çözüm tarihi olarak Meclis'in yeni yasama yılına başlayacağı 1 Ekim'den sonrasını gösterdi.
Öyle anlaşılıyor ki, Hükümet YÖK ve bazı özel üniversiteleri de sürecin içine dahil ettikten sonra, 2 aylık "uzlaşma" arayışlarının sonuçlarını bir rapor halinde Meclis'in önüne getirecek.
...Ve toplumun çeşitli kesimlerindeki "talepleri" TBMM'de temsil edilen siyasi partilerin önüne koyarak, "siyasi uzlaşma" ile çıkarmaya çalışacak.
Bugüne kadar "Hükümet" adına ortaya herhangi bir paket ya da eylem planının çıkarılmamış olması "muhalefeti de uzlaşmaya dahil etme" isteğine bağlanıyor.
Süreç ilerledikçe "kaygı"larla birlikte "umut"lar da artıyor...