Tarihi 6 Eylül 2017

Yönetilemeyen bölgeler

Medya yoluyla Kaddafi'yi tüm dünyanın gözünde bir canavara dönüştürdüler.
Ardından Fransa gibi bazı ülkeler, BM kararı çıkmadan Libya'yı bombalamaya başladı. Ardından diğerleri sıraya girdi. Bir anda herkesin herkesi öldürdüğü yeni bir Libya kurdular.
Sonrasında çekilip seyretmeye başladılar. Irak'ta da durum farksızdı. Girdiler, milyonlarca insanın üzerine bomba yağdırdılar. Ardından çekilip, izlemeye başladılar. Artık Irak da herkesin herkesi öldürdüğü bir ülkeydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı görüntünün Suriye'de de yaşanacağını görmüştü.
Esed'e "Hızla reformlar yap, halkı yanına al. Yoksa BATI'nın çakalları sana geliyor" diye uyarmıştı. Ancak Londra'da eğitim almış Esed olaylara İngiliz gözlüğü ile bakıyordu. Uyanması da mümkün değildi. Bugün Suriye de herkesin herkesi öldürdüğü bir ülke durumunda.
Dönelim tekrar Libya'ya!.. Kaddafi'yi iç savaş çıkararak deviren Batı tribünde oturuyor.
Çekildiler, "Yiyin birbirinizi" diyorlar...
Gemilerle tonlarca silah gönderiyorlar.
Herkes namluyu birbirine doğrultuyor. Ölüm tarlalarından oluşan bir ülkede çatışmaların durmaksızın sürdüğü "YÖNETİLEMEYEN BÖLGELER" kuruldu. İslamla savaşan kanlı örgütlerin ardındaki güçler, DEAŞ'ı da Libya'ya tayin etti, yavaş yavaş oraya taşıyor.
Afrika ülkelerinin tamamında şu an Libya'daki Yönetilemeyen Bölgelerden gelecek terör korkusu var. O yüzden avuçlarındaki tüm parayı silaha yatırıp Batı'yızengin ediyorlar.
Terör ihracına maruz kalabiliriz korkusuyla Batı'ya daha da yanaşıyorlar. Koruma ve yardım istiyorlar. Yani "Yönetilemeyen Bölgeler"den oluşturulmuş terör ülkesi Libya'ya karşı, Batı'ya "Muhtacız" diyerek sarılıyorlar. Irak'ta da güç kimde belli değil. Bağdat hükümeti "Yönetilemeyen bölgeler" oluşturulmasından sonra sırtını Londra'ya dayadı, hükümetin yarıdan fazlası İngiliz vatandaşı. Kürtler kuzeyde Amerika'ya yaslandı, bugün "Referandum" diyor.
DEAŞ ülkenin her yerinde cirit atıyor, savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Oradan Suriye'ye gönderilip, özel görev verilen DEAŞ sayesinde bölgedeki tüm petrol zengini ülkeler "Bize sıçratılabilir" korku ve paniğini yaşıyor.
Kapılar Amerika'ya sonuna kadar açılıyor, silah dahil trilyonlarca dolarlık anlaşmaları "ŞAK" diye imzalıyorlar. Nixon ve Ford'un başkan olduğu dönemlerde ABD Dışişleri Bakanlığı yapan Kissinger, sonrasındaki başkanların da perde arkasındaki beyni oldu.
Oturdu, "World Order" yani "Dünya düzeni" diye kitap yazdı. Sovyetlerin dağılmasından sonra dünyada artık yeni bir düzen olması gerekiyordu. Kissinger'a göre bu ancak iki yolla sağlanabilirdi. Birinci yol "Kaos" idi... İkincisi ise "Karşılıklı anlayış"... Eğer nükleer silahlara karşı ülkeler anlayışla ortak tavır alabiliyorsa, iklim değişikliğine karşı "TEK SES" çıkarabilip anlaşabiliyorsa, terörizme karşı küresel çapta birliktelik oluşturuluyorsa Yeni Dünya Düzeni "Karşılıklı anlayış" esasına göre kuruluyor demekti. Ancak bugün baktığımızda Trump yönetimi birçok ülkenin imzaladığı "İklim Anlaşması"nı safsata bulup yırtıp attı.
Teröre karşı küresel çapta birlikteliği bırakın, teröristler tanklara bindirilip Amerikan bayrağı altında gezdirilmeye başlandı. Nükleer silah yarışı hızlandı, Kuzey Kore bile bugün ABD'yi vuracak kıtalararası füzeler geliştirdi.
Yani Kissinger'in deyimiyle "Yeni Dünya Düzeni" için tüm göstergeler "TEK YOL KAOS" diyor. Libya'yı örnek gösteriyor ABD başkanlarının ardındaki derin adam Kissinger... "Kaddafi'yi indirdiler ama sonrasında oluşan boşluğu doldurmaya nedense BATI ilgi göstermedi. Hal böyle olunca da birbirleriyle çatışanların çığ gibi büyüdüğü, YÖNETİLEMEYEN BÖLGELERİN OLUŞTURULDUĞU ve Afrika için büyük tehdit oluşturan silah deposu haline geldi Libya" diyor. Bugün yaşanan Kuzey Kore krizi de "KAOSU kullanarak yeni düzen oluşturma projesi"nin bir parçası. Zavallı Güney Kore de ABD ile milyarlarca dolarlık yeni silah anlaşması yaptığını duyurdu önceki gün.
Geçmişte tüm kaoslardan dünyayı perde arkasında yöneten aileler kazanıyordu.
Şimdi dolarların yolu Pentagon'dan geçiyor.
ABD'nin kasasını doldurmak üzere insanlar birbirini öldürüyor, yeni düzen kuruluyor.
"Yönetilemeyen Bölgeler" demek aslında "Yönetilen Para" anlamına geliyor. Böyle bir dünyada yaşandığını anlatan Kissinger gibiler olduğu halde, ülkemizdeki kaos seviciler aslında "PARA'nın uşağı" olduğundan bihaber aramızda "Hizmetçi gömleği" ile dolaşıyor. Zavallılar!