Beyin talimatı veriyor, gösterdiği noktalara sopa iniyordu.
Tabii bu vücudun bir de cebi, cüzdanı, finansörü vardı, o da Suudi Arabistan'dı. Arabistan'ı Lawrence ile kuran ve ellerine Osmanlı'nın İslam inancından çok farklı bir din veren İngiltere'ydi.
Suudi Arabistan Kralı, yıllar önce Yanbu limanında üzerinde USA yazan savaş gemisinde Amerikan Başkanı Roosvelt ile anlaşma yaparken ortaya tek şart koşuyordu. İngilizlerin önlerine koyduğu Selefiliği yani Vehabiliği dünyaya yayma konusunda izin vereceklerdi. ABD Başkanı o anlaşmadaki bu şartı hemen kabul ettiğinde, Chrchill Londra'da "Eyvah Suudları Amerikalılara kaptırdık" diye ağlıyordu. O günden sonra dünyanın hemen yerinde, BATI başkentlerinde dahi yerden biten sazlar gibi Vehabi camileri, medreseleri açılmaya başlandı. Avrupa'nın tüm şehirlerinde Selefi-Vehabi inancını yayan, taraftar toplayan, adam devşiren Suudi kökenli imamlar enflasyonu yaşandı.
Bugün Avrupa istihbaratlarının tüm raporlarında "DEAŞ'a katılmak üzere ülkelerimizden gidenlerin tamamı Selefi yani Vehabi" diye kesin açıklamalar yer alıyor. DEAŞ'a baktığımızda kendisiyle en büyük savaşı Amerika veriyor görünüyor.
Evet "Mücadeleyi Amerika veriyor" demiyoruz, sadece GÖRÜNÜYOR. O DEAŞ neden kendisine karşı en büyük mücadele eden görünen Amerika'ya saldırmıyor? Niçin İsrail Savunma Bakanı "DEAŞ bizim için güvenlik riski taşımıyor?" diyor. Çünkü İngiliz'in yazdığı yeni dinle "Devamlı ölmek ve öldürmek" üzerine kurulu Vehabilik inancındaki DEAŞ da BEYİN ve SOPA'nın bugün İslam ile savaşmak üzere kullandığı bir araç. Evet DEAŞ İslam düşmanları ile savaşmıyor, tam aksine dinimizi yer yüzünden silmek, terörist göstermek isteyenlerin aşkına İslamiyet ile savaşıyor. Ve dahası tamamen ABD kontrolünde bir Ortadoğu yönetimini kurmak için Müslüman öldürüyor. Pentagon destekli Trump "Biz artık kabuğumuza çekileceğiz, sopa olmak yerine dünyanın BEYNİ rütbesine terfi edeceğiz" diyor. İşin özü İngilizler hızla tasfiye ediliyor. O yüzden bugün ırkçılık adı altında Amerika'da çatışmalar çıkarılıyor.
Evet bugün dünyada "BEYİN" olma savaşı tüm hızıyla yaşanıyor. İngilizler, dünyada artık esamesi okunmayan Avrupa ve Almanya'nın durumuna düşmemek için son bir umutla AB'den kaçtı, bugün aynı Bakanını 5.kez Ankara'ya gönderiyor, "Birlikte hareket edelim" diye adeta yalvarıyor. Sopalıktan Beyin olmaya terfi eden Amerika, kabuğuna çekilip dünyayı müttefikler kuşağı ile yönetmeye hazırlanıyor. Bugün bir bakıyoruz "Kuzey Kore-Nükleer kriz" kavgaları ile dünya sallanıyor. "Neler oluyor" diye tüm dünya buna kilitlenirken, ABD yönetimi hem gülüyor, hem de ülkesinde ve yeryüzünde gündemi değiştirip suni krizlerle hedeflerine ulaşıyor. Kuzey Kore krizi sayesinde en büyük düşmanı olarak lanse edilen Çin'e sessizce Genelkurmay Başkanı'nı gönderiyor.
İki ülkenin Devlet Başkanları aralarında anlaşmışlar ki, artık teknik heyetlerini, Genelkurmay Başkanlarını buluşturuyor.
İpek Yolu üzerinde işbirliği pekiştiriliyor.
Amerikan kongresi ve arkasındaki küresel sermaye çomak sokmasa Trump Rusya'yı da hemen müttefikler kuşağına katacak ama şimdilik zaruretten bekletiyor. Ne diyorlar?...
"Amerika'nın en büyük düşmanı Çin..." Öyle değil mi? Daha dün Trump açıkladı.
"Çin ile 2016 yılı ticaret açığımız 350 milyar dolar" diye. 2017'de de 350 milyar dolarlık ABD aleyhine bir açık bekleniyor. Yani iki ülke trilyon dolarları geçen rakamlarla birbirinden alışveriş yapmış... Amerika 350 milyar dolarlık daha az mal satmış... En büyük düşmanların ticaret rakamlarına bakın! Masalarda planlar yapılıyor, krizler oluşturuluyor, DEAŞ, FETÖ, PKK, Kuzey Kore'nin deli Başkanı, Haşdi Şabi ne varsa tüm maşalar sahaya sürülüyor.
Kullanılırken ölen zavallıların büyük bölümü CIA ve Pentagon'un "BEYİN" rütbesine erme projesi uğuruna ölürken Cennet'e gideceğini sanıyor. Buna da "EN BÜYÜK BEYİNSİZLİK" deniyor. Bizdeki Amerikaseverlere onlar aşkına siyaset yapanlara, onlar adına parti kuranlara duyurulur!
