Tarihi 10 Haziran 2017

Edep

Ramazan, kardeşlik, sevgi, birlik, beraberlik, barış ayıdır. Ancak baktığımızda Osmanlı coğrafyasını cetvelle bölenlerin oluşturduğu haritalarda, 100 yılı aşkın süredir yakılan fitne ateşi Ramazan bile dinlemiyor. İslam coğrafyasını parçalayanlar, sömürebilmek için hemen her yerde dışarıya bağlı kukla rejimler oluşturdular. Hal böyle olunca gölgesinden korkan, geceleri öldürüleceğim diye saraylarda uykusuz kalan, KORUMA olarak BATI'yı milyarlarca dolar ödeyerek tutan bir İslam ülkeleri tablosu çıktı.
Türkiye son yıllarda, silaha yılda 18 milyar dolar harcıyordu. Bir Suudi Arabistan 63 milyar dolardan, son Trump ziyaretinden sonra silah alımını 100 milyar dolara çıkardı.
Türkiye mazlumların yanındaydı, savaşlardan, ölümlerden kaçan yetimleri, dulları, bebeleri kucaklıyor, milyarlarca dolarlık ekmeğini paylaşarak dünyanın her yanında cömertliğini gösteriyordu. Buna karşılık Suudi Arabistan, Londra'nın Nişantaşı-Bağdat caddesi olarak gösterilen semti Chelsea'nın tamamını alıyor, lüks markalara, altın kaplama arabalara milyarlarca dolar yatırıyordu. Amerika'da 700 milyar dolar saklıyor, son anlaşma ile 380 milyar doları daha Washington'a gönderiyordu. BATI'ya kesenin ağzını sonuna kadar açarak cömert davrananlar, Trump'ın kızı Ivanka'ya bile 100 milyon dolar hibe edenler İslam dünyasına CİMRİ takılıyordu.
Rejimleri ve yöneticileri zayıftı. Kefenleri ile değil BATI korumasında korkularla yaşayanlar silahlanıyordu. Dünya malını Avrupa ve Amerika bankalarında dolar olarak stoklayanlar, Müslümanların açlıktan öldüğü ülkelerde bile PİNTİ takılıyordu. Halbuki Hz. Ebubekir (R.A.) "Mal cimrilerde, silah korkanlarda, idare de zayıflarda olursa İŞLER BOZULUR" diyordu. O yüzden işleri rast gitmiyor, sürekli bozuluyor, korumasına sığındıkları BATI tarafından fitne ateşiyle sürekli arkadan hançerleniyorlardı.
İslam demek, malını mülkünü, gücünü Allah yolunda harcamak, mazlumların yanında olmak, cömert ve cesur olmak demekti. İslam insanlığa hizmet etmek demekti. Nitekim Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethettiğinde kılınan ilk Cuma namazında okunan hutbe çok ilginçti. Mısırlı Alim okuduğu hutbede Müslümanlara Yavuz Sultan Selim'i "Sahibül Harameyn", yani Mekke ve Medine'nin hakimi olarak tanıtıyordu. Yavuz Sultan Selim müdahale ediyor "Ben hakim değilim. Ben Hadim-ül Harameyn'im" diyordu.
Yani "Hizmetçisiyim" diye uyarıyordu.
Hizmetçi oldukları için de 600 yıllık bir imparatorluğa sahip oldular. Halbuki bugün aynı toprakları elinde bulunduranlar, BATI'nın hizmetçisi olduğu için sürekli bölünme, parçalanma tehdidi ile karşı karşıyalar. Ve yaşamaları, parçalanmadan ayakta kalmaları, Müslümana olan cimrilikleri ve korkularla yaşayan zayıf yönetimleri yüzünden mümkün değil. Sultan Abdülhamid Han, ihanetlerin patlama yaptığı, imparatorluğun en zor günlerini yaşadığı dönemde bile Hicaz demiryolunu yaptırarak Müslümanlara hizmet etmek için çırpındı. Medine'de Mescid-i Nebi'nin yakınlarından geçen trendeki vagonların tekerlerine bile keçe koydurup, "Gürültü yapmasın, Peygamber Efendimizi rahatsız etmesin" diye saygının ve EDEBİN en büyüğünü gösterdi. Bugün İslam dünyasında sadece ve sadece BATI'ya saygı ve edep, birbirlerine hakaret ve iftira hakim olduğu için bellerini doğrultamıyorlar, kaoslardan ve kan gölünden kurtulamıyorlar. Bugün Katar gibi küçücük bir ülke bile TERÖRE hizmet etmekle suçlanıyor.
Halbuki El Kaide ve DEAŞ üyelerinin tamamı bugün Selefi denilen, Suudi Arabistan'daki Vehabilerden çıkıyor. İngiltere "DEAŞ'ın içindeyiz" diyor, Alman'ın bile DEAŞ'ı var, Trump "DEAŞ'ı bizim Obama kurdu" diyor. Suudi Arabistan, Amerikan kongresince 11 Eylül'ün suçlusu ilan ediliyor, 380 milyar dolarlık EDEP VE SAYGI parası gelince, Washington öpüp kokluyor. ABD Suriye'de TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'ya KOMUTANLIK YAPIYOR, milyarlarca dolarlık silahı göstere göstere terör örgütüne veriyor, adeta bunu dünyanın gözüne sokuyor. İslam dünyasının milyarlarca dolarla koruma olarak tutup, yönetimlerini teslim ettiği bu ülkelere kimse "TERÖRİST" demiyor, diyemez de... Çünkü Ramazan'da bile birbirine saldıran kuklalar olduğu sürece bu değişmez, birlik beraberlik sağlanamaz.
Türkiye çatışma yaşanmasın, insanlar ölmesin, kan dökülmesin diye Katar'a caydırıcı 5 bin asker gönderiyor, bazıları ortalığı ayağa kaldırıyor. Halbuki Pakistan da 20 bin asker gönderiyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Çünkü, kuklalar ve onları yönetenlerin, "Osmanlı EDEBİ" geri dönecek diye ödleri patlıyor.