Tarihi 6 Mayıs 2017

Mars

Amerika'nın Sesi VOA adlı haber portalı üç gün önce bir haber yayınladı.
Yönetimin ülkelere vereceği mesajlar önce buradan servis ediliyordu.
İşte o haberde Uluslararası Kriz Grubu'nun hazırladığı raporun içeriği sayfaya taşındı.
Abramowitz, Soros gibi Neo-Con tetikçisi isimlerin kurduğu Uluslararası Kriz Grubu Güneydoğu'ya giderek araştırmalar yapmıştı. Özellikle Nusaybin'deki terör operasyonu üzerinden eleştiriler yapılıyor, sadece Türkiye'ye ince mesajlar veriliyordu. Yerel yönetimlerin daha ön plana çıkarılması, Kürtçe dilde eğitim ve derken raporun sonunda "Çözüm süreci tekrar başlasın" çağrısı geliyordu. Dün emekli General Nejat Eslen aradı, "Gördün mü raporu?" dedi. "Evet 3 gün önceki raporu okudum" karşılığını verdim. Nejat Eslen "Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika'ya gittiğinde Trump yönetiminin masaya ne koyacağını artık biliyorum" diye devam etti ve sordu; "Peki ikinci rapordan haberin var mı?" Sabah işlerim vardı, henüz bakamamıştım. İlk raporunda tamamen Türkiye'ye seslenerek "Çözüm sürecini tekrar başlatın" diyen Uluslararası Kriz Grubu dün yayınlanan ikinci raporunda sadece PKK-YPG'ye dönük çağrı yapıyordu.
"Hem Suriye'de hem de Türkiye'de iki ayrı cephede savaşmaya kalkarsanız zararlı çıkarsınız. Türkiye'ye saldırıları durdurun" diyordu. "Afrin ve Fırat'ın doğusunu birleştirme hayalinden vazgeçin. Suriye'de hakim olduğunuz bölgelerde sadece YPG üyelerine değil toplumun diğer etnik yapılarına da aynı ölçüde haklar verin" diye devam ediyordu. Bakıldığında kulağa hoş geliyordu. Amerika'dan bir ses "Türkiye'ye artık saldırmayın, Ankara'nın kırmızı çizgilerini aşmayın" çağrısı yapıyordu.
Emekli General Nejat Eslen "Uluslararası Kriz Grubu vasıtasıyla Amerikan yönetimi Trump-Erdoğan görüşmesinde nelerin masaya geleceği mesajını veriyor. Ancak ortada bir tuzak var" diyordu. Peki tuzak neydi?.. YPG-PKK'ya yapılan çağrılar şirin gibi gelse de "Tekrar çözüm süreci" dayatması ile satır aralarındaki "Yerel yönetimlerin daha ön plana çıkarılması" beklentisi, Güneydoğu'ya özerklik oyunu adımları olmasındı? Yeni Türkiye tüm tuzakların farkındaydı. Ülkemizin etrafı yangın yeriydi... Kıvılcımların Türkiye'ye sıçramaması için Mehmetçik, Suriye'de'ydi.
Ankara sınırımızın dibinde oluk oluk akan kanı durdurmak için Astana'da masa kuruyor, dün itibariyle silahların sustuğu "Çatışmasız bölgeler" anlaşmasını Rusya ile birlikte hayata geçiriyordu. Ve dahası dünyada teröre karşı en büyük savaşı veren, PKK-YPG-FETÖ-DEAŞ ile mücadele eden tek ülkeydik. Bölgede barış sağlandığında, terör toprağa gömüldüğünde Türkiye yeryüzünde şaha kalkan ülkelerin başında gelecekti. Osman Öcalan aHaber'de Yaz-Boz'a verdiği röportajda "Ortadoğu'da DEA Ş'ın, PKK 'nın silah fabrikası yok.
Osmanlı'nın intikamını almak isteyen ve büyüyen Türkiye'nin önünü kesmek için çırpınan BATI, bölgeye silah yağdırıyor" diyordu. Dağılma korkusu yaşayan Avrupa'da tüm ülkeler seçimlerde Türkiye'ye saldırarak seçmenin karşısına çıkıyordu. Sınırımızın hemen ötesinde, Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, Rus askerler devriye geziyor, bayrakları ile PKK'ya koruma kalkanı kuruyordu.
Herkesin PKK'sı, FBI'ın bile DEAŞ'ta damadı vardı. Tuzaklar, oyunlar gırla gidiyor, böyle bir ortamda Ankara yeryüzünün en büyük mücadelesini veriyordu. Dünya cadı kazanıydı, devletler arasında inanılmaz çıkar savaşları yaşanıyor, saflar değişiyor, savaş naraları atılıyor, herkes gardını alıyordu. Dünyadaki gerilimlerle ve ülkemize kurulan tezgahlarla savaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin, Hindistan'a gidiyor, Soçi'ye geçip Putin'le görüşüyor, ABD'ye gitmeye hazırlanıyordu.
Başbakan Moldova'da, Dışişleri Bakanı Astana'daydı. Enerji Bakanlığı Çin'den Rusya'ya dünya turuna çıkıyor, uluslararası ekonomik anlaşmalar peşpeşe geliyordu. Peki böylesine muazzam bir dünya trafiği içinde bizim anamuhalefet ne yapıyordu? Ahmet Türk ve Meral Akşener'e gidiyor, başkan yardımcılıklarını gündeme getiriyordu. Kemal Bey, referandumun iptali için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidiyordu. Bundan iki yıl önce "CHP HDP'leşecek, bu bir proje" diye yazmıştım. CHP hızla bu noktaya gidiyordu. Muharrem İnce 13 milletvekiline gidiyor, onları yanına alıp "CHP olağanüstü kongreye gitmeli" diyordu. Durum aynen şuydu; Kimi gider Washington'a, Moskova'ya Pekin'e... Kimi de bırakın Mersin'e gider tam tersine idi... Dünyadan uzak olan Mars'ta yalnız yaşar..